Hata 39:
Sureten bu inziva hâli, yakınları olan talebele-
ri tarafından birçok kerametlerin mevcudiyetinin
kabulüne ve bütün Nurculara inandırılmasına yol
açmış.
Cevap:
Bu inziva böyle kanunsuz belâlara düşmemek ve
tasannu ve hodfüruşluktan kurtulmak için olduğu
ve nur Şakirtlerinin bu inzivayı beğenmedikleri
hâlde, bundan kendimi keramet sahibi göstermek
ve dostları da onunla onu kerametli bilme manasız
bir iftiradır.
Hata 40:
Kerametleri ve velîliği hakkındaki söylenenleri
ve yazıları red ve cerh etmiyor
.
Cevap:
Bu pek zahir bir hatadır. Yüz yerde kardeşleri-
me yazmışım ki, “Şahsımda hiçbir ehemmiyet yok.
Bana karşı hüsnüzannınız yanlıştır. sizin ihlâsınız
var. Ben belki ihlâsa muvaffak olamıyorum. Hiz-
mette de size yetişemiyorum” dediğim ve hiçbir de-
fa nefsimi methetmediğim hâlde bu isnat büyük bir
iftiradır.
Hata 41:
Ve bu yolda öğünmesine bir sebep olmuştur
.
Cevap:
İddianemeyi yazan, sathîlik ve garazla baktığı
için, risale-i nur’un senasını benim şahsımın sena-
sı zannetmiş, bu hataya düşmüş. Ve çok yerlerde
böyle hataya düşüyor.
Hata 42:
Said tefahura düşkündür
.
Cevap:
Bu otuz senelik yeni hayatım ve bütün beni tanı-
yanlar, onun bu iftirasını tekzip eder.
Şualar | 655 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
sathî:
yüzeysel, derine inmeyen,
üstün körü.
sena:
methetme, övme.
sureten:
suret olarak, görünüş iti-
barıyla, şekilce, şekil olarak.
talebe:
öğrenci.
tasannu:
yapmacık.
tefahur:
yaptıklarıyla övünme, bö-
bürlenme.
tekzip:
yalanlama, yalan olduğunu
söyleme.
velî:
Allah’ın sevgisine, himayesine
kavuşmuş, ermiş kimseler, Allah
dostu, evliya.
zahir:
açık, aşikâr.
zan:
sanma, kesin olarak bilmek-
sizin kuvvetli ihtimalle hükmet-
me.
belâ:
musibet, sıkıntı.
cerh:
yaralama, bir iddiayı, fikri
çürütme, reddetme.
ehemmiyet:
önem, değer, kıy-
met.
garaz:
kötü kasıt, düşmanca
niyet, kin.
hodfüruş:
kendini beğendir-
meğe çalışan, kendini satan,
övünen, övüngen.
hüsnüzan:
iyi zan, güzel ka-
naat.
iddianame:
iddia yazısı, sav-
cının bir dava konusundaki id-
dialarını toplamış olduğu, isnat
ettiği suç ve delilleri de içine
alan yazısı.
iftira:
aslı olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu
başkasına yükleme.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
başka bir karşılık beklemek-
sizin, sırf Allah rızası için yap-
ma.
inziva:
bir köşeye çekilme,
tek başına yaşama, dünya iş-
lerinden vaz geçme, dünyadan
el-etek çekme.
isnat:
dayanma, dayandırma.
kanun:
yasa.
keramet:
Allah’ın velî kulla-
rında görülen olağanüstü hâller
veya tabiatüstü hâdiseler.
medih:
övmek.
mevcudiyet:
mevcut olma,
varlık.
muvaffak:
başaran, başarmış,
başarılı.
nefis:
kendi, şahıs.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine
taraftar olan, Risale-i Nur’ları
okuyup neşreden kimse.
red:
kabul etmeme.
şakirt:
talebe, öğrenci.