hususî mektuplardır. Her nasılsa bir-iki zat, merak edip
zayi olmasın diye, bir deftere toplamış. taharride zabıta
eline geçmiş. Acaba böyle mektuplardan ahkâm çıkar-
mak ve sual ve cevaba medar etmek ve siyasete temas
ettirmeye çalışmaya hiç ihtiyaç var mı? kur’ân’a hücum
eden dehşetli ejderhaları görmüyor, bakmıyor, sineklerin
ısırmasıyla uğraşıyor gibi olmaz mı?
dini ve terbiye-i Muhammediyeyi zehir diyen saraçoğ-
lu’nu bırakıp, hakikat-i kur’âniyeyi güneş gibi gösteren
ve nev-i beşerin yaralarına tam tiryak olduğunu ispat eden
siracünnur ile münakaşa ederek, nurun o mecmuasının
ahirine ilhak edilen bir risalede zayıf hadislerin tevilleri var
diye, o mecmuanın müsaderesine yardım etmek çıkmaz
mı? Bizler siz gibi zatlardan yaralarımıza merhem sürmek
ve ferasetinizle yardım bekler; ve cüz’î tenkitlerinizden gü-
cenmeyiz.
Mevkuf
Said Nursî
®
Şualar | 645 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
veya birkaçı ile tefsir etme.
tiryak:
en iyi çare, baş ilâç.
zabıta:
şehir güvenliğini sağlamakla
vazifeli bulunan idare, polis.
zat:
kişi, şahıs.
zayi:
elden çıkmış, zarar, ziyan.
ahir:
son.
ahkâm:
emirler, hükümler,
buyruklar.
cüz’î:
küçük, az.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
ferâset:
anlayış, çabuk seziş,
kavrayış.
hadis:
Hz. Muhammed’e (a.s.m.)
ait söz, emir, fiil veya Hz. Pey-
gamberin onayladığı başkasına
ait söz, iş veya davranış.
hakikat-i Kur’âniye:
Kur’ân’ın
aslı, mahiyeti.
hücum:
saldırma.
hususî:
özel.
ilhak:
ilâve etme, ekleme, kat-
ma.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
mecmua:
tertip ve tanzim edil-
miş şeylerin hepsi, koleksiyon.
medar:
sebep, vesile.
merhem:
acıyı, kederi teskin
eden şey.
mevkuf:
tevkif edilmiş, hap-
sedilmiş, tutuklu.
münakaşa:
tartışma.
müsadere:
toplatma, elden
alma.
nev-i beşer:
insanoğlu, insan-
lar.
siyaset:
politika.
sual:
soru.
taharri:
arama, araştırma, in-
celeme, tahkik etme.
tenkit:
eleştirme.
terbiye-i Muhammediye:
Pey-
gamberimizin terbiyesi; Hz.
Muhammed’in (a.s.m.) insanlığa
getirdiği terbiye.
tevil:
Kur’ân ve hadislerin açık-
lamasında, geçerli bir delil veya
sebepten dolayı, ayeti ilk ba-
kışta görünen manasından alıp,
taşıdığı diğer manalardan, bir