Şualar - page 644

İkinci Sual
: Acaba, ortalıkta din aleyhinde bu deh-
şetli hücumlar ve dağ gibi dinî meseleler içinde nur Şa-
kirtlerinden bir hakikat âşığı zararsız ve cüz’î bir hata-i il-
mî ve yanlış bir kanaati cihetinde böyle tekdir ve tezyife
müstahak olur mu? siz gibi üstatlardan, methiye yazan
talebe, şefkatle hatasını ihtar beklerken, böyle adliye eliy-
le tokatlamak caiz olur mu?
Üçüncü Sual
: Bu yirmi senedir hadsiz muarızlara
karşı sarsılmayan ve yüz binler muhtaçların imanlarını
kuvvetlendiren risale-i nur’a bir-iki mesele için bu tarz
tenkidiniz yakışır mı?
Hem, o müdakkik âlimlere bunu hatırlatıyorum ki; ra-
porlarında, Ahmed Feyzi’nin methiyesinin başında bir
mektubumu görmelerinden, güya o medihleri ben kendi-
me yapmışım gibi tenkit ediyorlar. Hâlbuki, o mektubum,
benim şahsımın hakkındaki medihlerini kabul etmemek
ve kaldırmak için idi ki; bir kısmını kaldırdım, bir kısmını
da tadil edecektim, fakat acele edip tam yapmadan o
mektubu bir kardeşime göndermiştim. onlar dahi o mah-
rem methiyenin başına koyup hususî bir zata gönderdik-
leri zaman hükûmetin eline geçmiş. Acaba böyle hususî
takriz ve sırf ilmî ve bir kanaat-i vicdaniye ve mahrem ar-
kadaşların mabeyninde ve sonra tam tadil etmek fikriyle
bir meşveret tarzında gezmesi, bu şiddetli itiraza müsta-
hak olur mu?
Hem kırmızı ve siyah ciltli iki mecmuacık, arkadaşlara
“hususî ve tebrik ve teşvik ve taltif için” yazılmış bazı
adliye:
mahkeme, yargılama işle-
riyle uğraşan daire.
âşık:
bir şeye tutkun, çok aşırı se-
ven, şiddetli muhabbet besleyen.
aleyh:
karşı, karşıt.
âlim:
ilim ile uğraşan, ilim adamı.
caiz:
geçerli, kabul edilebilir, uy-
gun.
cihet:
yön.
cüz’î:
küçük, az.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şefkat:
karşılıksız sevgi besleme,
içten ve karşılıksız merhamet.
güya:
sanki.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakikat:
gerçek, görülen bir şeyin
aslı esası.
hata-i ilmî:
ilmî hata, ilim olarak
yapılan hata.
hücum:
saldırma.
hususî:
özel.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
ilmî:
ilim ile ilgili, ilme dair.
iman:
inanç, itikat.
itiraz:
kabul etmediğini belirtme,
karşı çıkma.
kanaat:
inanma, görüş, fikir.
kanaat-i vicdaniye:
vicdanî
kanaat, vicdana ait fikir.
mabeyn:
ara.
mahrem:
herkesçe bilinme-
mesi gereken, gizli.
mecmua:
tertip ve tanzim edil-
miş şeylerin hepsi, koleksiyon.
medih:
övmek.
meşveret:
işlerin konuşup an-
laşma yoluyla halledilmesi, bir
konu hakkında çeşitli ve ehil
şahıslardan fikir alma.
mesele:
önemli konu.
methiye:
birini övmek mak-
sadıyla yazılmış yazı.
muarız:
muhalefet eden, karşı
çıkan, muhalif.
müdekkik:
tetkik eden, ince-
leyen, inceden inceye araştı-
ran.
müstahak:
hak eden, hak et-
miş.
rapor:
her hangi bir işte, bir
konuda yapılan inceleme ve
araştırma sonucu, düşünceleri
veya gözlemleri bildiren yazı.
sual:
soru.
tadil:
doğrultma, düzeltme, as-
lına uygun şekilde değiştirme.
takriz:
övme yazısı, bir eser
hakkında yazılan ve eserin ba-
şına konulan övgü yazısı.
talebe:
öğrenci.
taltif:
iltifat etme, gönül ok-
şama, iyilikle gönül alma.
tarz:
biçim, şekil, suret.
tekdir:
azarlama.
tenkit:
eleştirme.
tezyif:
zayıfa çıkarma, çürüt-
me.
üstat:
bir ilim ve sanatta üstün
olan kimse, öğretmen.
zat:
kişi, şahıs.
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 644 | Şualar
1...,634,635,636,637,638,639,640,641,642,643 645,646,647,648,649,650,651,652,653,654,...1581
Powered by FlippingBook