Hata 9:
Dinen mukaddes tanınan şeyleri alet etmesi
...
Cevap:
Bu otuz seneki hayatım ve bütün benimle görü-
şenler ve mahiyetimi bilenler, bu hükmü tekzip edi-
yorlar.
Hata 10:
Devletin emniyetini bozacak hareketlere halkı
teşvik ve tergip ederek
...
Cevap:
Yirmi senede hiçbir nur Şakirdi böyle bir vuku-
ata sebep olmadığı ve on vilâyetin zabıtaları kay-
detmemeleri, bunun hata olduğunu gösteriyor.
Hata 11:
Gizli cemiyet kurmak
.
Cevap:
üç mahkemenin o noktada beraat vermesi ve
yirmi senedir siyaseti terk etmekliğim, bu hatanın
ne kadar açık bir iftira olduğunu gösteriyor.
Hata 12:
Gizli neşriyatta bulunmak
.
Cevap:
Âlem-i İslâm’ın mühim merkezlerinde ve burada
merkez-i hükûmette ve dârülfünunda yazdıkları nur
mecmuaları ellerde gezmesiyle bu yanlışını gösteri-
yor.
Hata 13:
gençlik rehberi
, Nurcular cemiyeti arasında
gizli satılmasına
...
Cevap:
Cerh edilmeyen müdafaatta, yedi makamata
gönderilen itiraznamede kat’î hüccetlerle ki, nur
talebeleri hiçbir vecihle siyasî cemiyet olmazlar.
Hem eskişehir emniyet Müdürlüğü müsaadesiyle
resmen tab edilen gençlik rehberi, değil yalnız
nurcular arasında, herkese alenen satıldığı bu ha-
tasını ispat eder.
âlem-i İslâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
alenen:
açıkça, açıktan açığa, giz-
lemeden, herkesin önünde.
beraat:
temize çıkma; bir davanın
neticesinde suçsuz olduğu anla-
şılma.
cemiyet:
topluluk, birlik.
cerh:
yaralama.
dârülfünun:
üniversite.
emniyet:
polis teşkilâtı.
hüccet:
delil.
hüküm:
karar, emir.
iftira:
aslı olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu
başkasına yükleme.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
itirazname:
itiraz kâğıdı, itiraz
dilekçesi.
kat’î:
kesin, şüpheye ve te-
reddüde mahal bırakmayan.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası,
tabiatı, niteliği.
makamat:
makamlar.
mecmua:
tertip ve tanzim edil-
miş şeylerin hepsi, koleksiyon.
merkez-i hükûmet:
hükümet
merkezi, ülkeyi idare merke-
zi.
müdafaat:
müdafaalar, savun-
malar.
mühim:
önemli, ehemmiyet-
li.
müsaade:
izin.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine
taraftar olan, Risale-i Nur’ları
okuyup neşreden kimse.
resmen:
resmî olarak, resmî
bir şekilde.
şakirt:
talebe, öğrenci.
siyaset:
politika.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete
ait.
tab:
kitap basma.
talebe:
öğrenci.
tekzip:
yalanlama, yalan ol-
duğunu söyleme.
vecih:
cihet, yön.
vilâyet:
il.
vukuat:
kavga, yaralama gibi
emniyeti ilgilendiren olaylar.
zabıta:
şehir güvenliğini sağ-
lamakla vazifeli bulunan idare,
polis.
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 648 | Şualar