Hata 18:
Risale-i Nur’un telifi yirmi üç senede tamam-
landığı bildirilen
...
Cevap:
İmam-ı Ali’nin (
rA
) ve gavs-ı Azam’ın (
ks
) işarat-
ı gaybiyeleriyle ve mana-i işarîsiyle, bir vakit “Yir-
mi dört senede risale-i nur tamam olacak” denil-
mesi, o yanlışı tashih eder.
Hata 19:
Üç kitapta toplanan Nur Risalelerinin
...
Cevap:
Belki, yalnız Yirmi Yedinci Mektup, lâhikasıyla
beraber o üç mecmua kadar büyük olduğu gibi, on-
lardaki nurun risaleleri o üç mecmuada ancak beş-
ten birisi olması, dikkatsizlikten gelen bu yanlışını
gösteriyor.
Hata 20:
Perakende hâlinde bulunan Nur Risaleleri
...
Cevap:
Şimdi, nurları yazan kalemlerin yüz binler ve gü-
zel, itina ile, tevafukla yazan yüzler kâtibin aşk-ı ima-
nî ve ilmî ile yazdıkları nur risalelerine perakende,
ehemmiyetsiz parçalar namı verilmesi zahir bir yan-
lıştır.
Hata 21:
Bazı kısmında, mevzu ve gaye ile hiç ilgisi ol-
madığı
...
Cevap:
eski zamanda, mantıkta en derin âlimleri ilzam
eden ve şimdiye kadar müdakkik âlimlerin risale-i
nur’u o cihette tenkit edememeleri, bu hatayı söy-
leyene iade eder.
âlim:
ilim ile uğraşan, ilim adamı.
aşk-ı ilmî:
ilimle ilgili aşk, ilim öğ-
renme aşkı.
aşk-ı imanî:
imandan gelen aşk,
sevgi.
cihet:
yön.
ehemmiyetsiz:
önemsiz.
Gavs-ı azam:
en büyük gavs,
Abdülkadir-i Geylânî Hazretle-
rinin namı.
iade:
geri döndürme, geri çe-
virme.
ilzam:
susturma, cevap vere-
mez hâle getirme.
işarat-ı gaybiye:
gaypla ilgili
işaretler; Hz. Peygamber, müç-
tehit imamlar tarafından gayba
ait verilen haberler, işaret yolu
ile yapılan açıklamalar.
itina:
bir işi yaparken gösterilen
özel dikkat, çok dikkat etme,
özen gösterme.
kâtip:
yazan, yazıcı.
lâhika:
ek, ilave.
mana-i işarî:
yazı ve işaretlerle
ifade edilen mana.
mantık:
doğru düşünme, akla
uygun söz söyleme, hüküm
verme usul, esas ve kuralla-
rından bahseden ilim.
mecmua:
tertip ve tanzim edil-
miş şeylerin hepsi, koleksiyon.
müdakkik:
tetkik eden, ince-
den inceye araştıran.
nam:
ad, isim.
perakende:
tek, ayrı ayrı.
tashih:
basılacak bir eserin
dizgilerini kontrol ederek yan-
lışları düzeltme.
tenkit:
eleştirme.
tevafuk:
uyma, uygunluk, bir-
birine denk gelme.
zahir:
açık, âşikar.
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 650 | Şualar