Heyet-ivekileyeGönderilmişBirİstidadır
Heyet-i Vekileye gayet ehemmiyetli bir ricam var:
risale-i nur’dan
Siracünnur
namındaki üç yüz sahife-
den ziyade mecmuanın ahirinde ve aslı çok zaman evvel
yazılan ve on beş sahife kadar olan ve Heyet-i Vekilece o
mecmuanın toplanmasına vesile bulunan “Beşinci Şua”;
herkese, hususan musibetzedelere ve ihtiyarlara ve iman-
da şüphelere düşenlere pek çok faydaları tahakkuk eden
Siracünnur’
dan, o zararlı tevehhüm edilen parçayı çıka-
rıp yasak ederek, mütebaki üç yüz sahifenin neşrine izin
verilmesini ve tesellisinden tam istifade eden bütün musi-
betzedeler ve ihtiyarlar ve iman hakikatlerine muhtaçlar-
la beraber Heyet-i Vekileden rica ederiz.
Hem dört yüz sahifelik
Zülfikar’
da otuz sene evvel Av-
rupa feylesoflarına karşı yazılan irsiyet ve tesettür hak-
kındaki iki ayetin tefsiri iki sahife, hem otuz sene evvel
tab edilen
İşaratü’l-İ’caz’
da
(1)
Gƒn
H u
ôdG n
? s
ôn
Mn
h n
™ r
«n
Ñr
dG *G s
?n
Mn
G
ayetine dair yazılan, bankaya dair bir satır ve hem otuz
sene evvel ben, dârülhikmette iken İngiltere’nin Angli-
kan kilisesinin başpapazının Meşihat-ı İslâmiyeden sor-
duğu altı sual içinde bir satır kadar yazılan yazıların kal-
dırılarak, şimdiki kanun-i medenîye uygun gelmediği –iki
sahife bir satır– bahanesiyle müsadere edilen ve âlem-i
İslâmca çok tahsin ile çok menfaati bilfiil görülen ve üç
rükn-i imanîyi harika bir tarzda ispat eden o
Zülfikar
mecmuamızı iade etmesini rica edip istiyoruz ve hak-
kımızdır. Bir mektupta beş kelime sansür edilse, bakî
Şualar | 637 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
kanun.
kilise:
Hristiyanların mabedi, Hris-
tiyanların ibadet ettiği bina.
mecmua:
tertip ve tanzim edilmiş
şeylerin hepsi, koleksiyon.
menfaat:
fayda.
Meşihat-ı İslâmiye:
İslâmî işlerin
ilmî meseleleri ile uğraşan devlet
dairesi, şeyhülislâmlık makamı.
müsadere:
toplatma, elden alma.
musibetzede:
musibet görmüş,
felâkete uğramış, belâya, kazaya
uğrayan.
mütebaki:
geri kalan.
nam:
ad, isim.
neşir:
kitap yazma, basma, çıkar-
ma; herkese duyurma, yayma.
papaz:
Hristiyan din adamı, rahip.
rica:
dileme, isteme.
rükn-i imanî:
imana ait esas, ima-
nın esası.
sahife:
sayfa.
sansür:
yayınlanacak bir şeyin
kontrol edilmesi, denetlenmesi.
sual:
soru.
tab:
kitap basma, kitap baskısı,
baskı.
tahakkuk:
gerçekleşme, kesinleş-
me.
tahsin:
beğenme, güzel bulma.
tarz:
biçim, şekil, suret.
tefsir:
Kur’ân’ın mana bakımından
izahı, açıklaması.
teselli:
avunma.
tesettür:
örtünme, kapanma.
tevehhüm:
vehimlenme, kurun-
tuya kapılma; gerçekte var olma-
yanı var kabul etme, yok olanı
var zannetmekle ümitsizliğe ve
korkuya düşme.
vesile:
aracı, vasıta.
ziyade:
çok, fazla.
ahir:
son.
âlem-i İslâm:
İslâm âlemi, İs-
lâm dünyası.
anglikan:
İngiliz Kilisesi.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
bahane:
yalandan özür, asıl
sebebi gizlemek için ileri sü-
rülen uydurma sebep.
bakî:
geri kalan.
bilfiil:
bizzat kendi çalışması
ile, kendi yaparak.
dair:
alâkalı, ilgili.
ehemmiyetli:
önemli.
evvel:
önce.
feylesof:
sapık fikirli, felsefe
ile uğraşan.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek.
harika:
olağanüstü.
Heyet-i Vekile:
Bakanlar Ku-
rulu.
hususan:
bilhassa, özellikle.
iade:
geri verme.
iman:
inanç, itikat.
irsiyet:
veraset, miras payla-
şımı.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
istida:
resmî makamlara bir
işin yapılmasını, yerine getiril-
mesini istemek maksadıyla
yazılan yazı, dilekçe, arzuhâl.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
kanun-ı medeniye:
medenî
1.
Allah alış verişi helâl, faizi ise haram kılmıştır. (Bakara Suresi: 275.)