irtibatlarını izhar ediyorlar. o uhuvvet sebebiyle gelen her
bir cezayı memnuniyetle kabul ettiklerinden, mahkeme-i
âdilenizde hakikat-i hâli olduğu gibi itiraf ediyorlar. Hile
ile, dalkavukluk ile ve yalanlarla kendilerini müdafaaya te-
nezzül etmiyorlar.
Mevkuf
Said Nursî
@
afYoNMahKEMESiNE,iddiaNaMEYEKarşI
vEriLENiTiraZNaMETETiMMESiNiNBir
ZEYLidir
Evvelâ
: Mahkemeye beyan ediyorum ki; bu yeni iddi-
anamede, denizli ve eskişehir Mahkemelerimizdeki o es-
ki iddianamelere ve aleyhimizde, sathî ehl-i vukufların sat-
hî tahkikatlarına bina edildiğinden, mahkemenizde dava
ettim ki: “Bu iddianamenin yüz yanlışını ispat etmezsem,
yüz sene cezaya razıyım.” İşte o davamı ispat ettim. Yüz-
den ziyade yanlışların cetvelini isterseniz takdim edece-
ğim.
Saniyen
: Ben, denizli Mahkemesinde kitap ve evrak-
larımız Ankara’ya gittiği sırada, aleyhimize hüküm verile-
cek diye telâş ve me’yusiyetle beraber arkadaşlarıma yaz-
dım. Ve bazı müdafaatımın ahirinde bulunan o yazdığım
parça şudur:
Şualar | 627 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
razı:
rıza gösteren, kabul eden.
saniyen:
ikinci olarak.
sathî:
yüzeysel, derine inmeyen,
üstün körü.
sathî:
yüzeysel, derine inmeyen,
üstün körü.
tahkikat:
araştırmalar, soruştur-
malar.
takdim:
arz etme, sunma.
tenezzül:
kendine aykırı düşen
bir işi veya durumu kabul etme,
alçalma.
tetimme:
bit konuyu veya eseri
tamamlamak için eklenen kısım,
ek.
uhuvvet:
kardeşlik, din kardeşli-
ği.
zeyil:
ek, ilâve.
ziyade:
çok, fazla.
ahir:
son.
aleyh:
karşı, karşıt.
beyan etmek:
açıklamak, bil-
dirmek, izah etmek.
bina:
dayama, bir iddiayı bir
şeye dayandırmak.
dalkavuk:
kendisine çıkar ve
yarar sağlayacak olan kimse-
lere aşırı saygı ve hayranlık
göstererek yaranmak isteyen
kimse.
dava:
iddia.
ehl-i vukuf:
bir mesele hak-
kında bilgi ve yetki sahibi olan-
lar, hâkimler.
evrak:
kâğıt yaprakları, kitap
sayfaları, yapraklar, kâğıtlar.
evvelâ:
birinci olarak, her şey-
den önce, ilk önce.
hakikat-i hâl:
durumun gerçek
yönü, işin aslı.
hile:
aldatmaya yönelik düzen,
desise.
hüküm:
karar, emir.
iddianame:
iddia yazısı, sav-
cının bir dava konusundaki id-
dialarını toplamış olduğu, isnat
ettiği suç ve delilleri de içine
alan yazısı.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
itiraf:
başkalarının bilmediği
gizli bir kusurunu söyleme,
kendisi için iyi sayılmayacak
bir hâli gizlemeyip söyleme.
itirazname:
itiraz kâğıdı, itiraz
dilekçesi.
memnuniyet:
memnunluk, ra-
zılık, sevinçli oluş, mesruriyet.
mevkuf:
tevkif edilmiş, hap-
sedilmiş, tutuklu.
me’yusiyet:
ümitsizlik.
müdafaa:
savunma, koruma.
müdafaat:
müdafaalar, savun-
malar.