yirmi sene evvel ve başka risalelerimde otuz sene evvel
yazdığım hâlde, bugün yazılmış gibi tevehhümüyle dört
yüz sahife
Zülfikar
yasak edilmesinin yerine, o iki sahife-
yi
Zülfikar’
dan çıkarıp kitabımızı bize iade etmek kanu-
nen hakkımızdır. nasıl bir mektupta zararlı bir iki kelime
bulunsa, o kelimeler kaldırılır, mütebakisinin neşrine izin
verilir; bu kabîlden, mahkeme-i âdilenizden bu hakkımızı
isteriz.
Bir ay evvel bize verilen kırk sahifelik iddianameyi biri-
si yanıma gelip bana okumaya imkân bulamadığından,
bugün 11 Haziran’da yeni olarak iddianameyi bana oku-
dular. Ben dinledim. gördüm ki, size yazdığım iki ay ev-
vel itiraznamem, bir aya yakın evvel de itiraznamemin te-
timmesi ve lâhikası, hem Ankara’nın altı makamatına,
hem makamınıza da verilmiş. İşte bu itirazname, o iddi-
anameyi esasıyla kesiyor ve reddediyor. Yeniden iddiana-
meye karşı itirazname yazmaya hiç lüzum görmüyorum.
Yalnız iki üç noktayı makam-ı iddiaya hatırlatmak nev’in-
den derim ki:
• Ben iddianameyi nazar-ı itibara alıp cevap vermedi-
ğimin sebebi, bizi beraat ettiren üç âdil mahkemenin hay-
siyetini kırmamak ve ihanet etmemek içindir. Çünkü, o
mahkemeler, şimdi iddianamedeki esasları tamamıyla in-
ceden inceye tetkikten sonra bize beraat vermişler. on-
ların beraatini hiçe saymak, adliyenin şerefine ilişmektir.
âdil:
adaletli olan, doğruluk gös-
teren.
adliye:
mahkeme, yargılama işle-
riyle uğraşan daire.
beraat:
temize çıkma; bir davanın
neticesinde suçsuz olduğu anla-
şılma.
evvel:
önce.
şeref:
onur, haysiyet.
haysiyet:
şeref, onur, itibar.
iade:
geri verme.
iddianame:
iddia yazısı, sav-
cının bir dava konusundaki id-
dialarını toplamış olduğu, isnat
ettiği suç ve delilleri de içine
alan yazısı.
ihanet:
hainlik, kötülük etme,
arkadan vurma.
imkân:
iyi şart, elverişli şart.
itirazname:
itiraz kâğıdı, itiraz
dilekçesi.
kabil:
tür, gibi.
kanunen:
kanuna göre, ka-
nunca, kanuna uyarak, kanun
yolu ile.
lâhika:
ek, ilâve.
mahkeme-i âdile:
adaletle
hükmeden mahkeme, âdil
mahkeme.
makam-ı iddia:
mahkemede
bir hakkın sabit olduğunu dava
eden, savcı.
makamat:
makamlar.
mütebaki:
geri kalan.
nazar-ı itibar:
dikkate alma,
dikkate değer gören bakış.
neşir:
kitap yazma, basma, çı-
karma; herkese duyurma, yay-
ma.
nevi:
çeşit, tür.
sahife:
sayfa.
tetimme:
bit konuyu veya
eseri tamamlamak için eklenen
kısım, ek.
tetkik:
dikkatle araştırma, in-
celeme.
tevehhüm:
vehimlenme, ku-
runtuya kapılma; gerçekte var
olmayanı var kabul etme, yok
olanı var zannetmekle ümit-
sizliğe ve korkuya düşme.
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 622 | Şualar