Şualar - page 1227

küçük bulunmasıdır. Bu hadis-i şerifin meali, decca-
lin şahs-ı manevîsi ile hakikî din-i İsevî’nin şahs-ı
manevîsi olarak tefsir edilmiş.
on Yedincisi
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
920
deccal çıktığı gün bütün dünya işitir. kırk günde
dünyayı gezer, fevkalâde bir eşeği vardır.
on Sekizincisi
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
921
“ümmetim istikametle giderse ona bir gün var.
eğer istikametten ayrılsa ona yarım gün var” diye
varit olan ve çok medar-ı bahis olmuş olan bu ha-
dis-i şerif, ahiret günlerinin bir günü dünyanın bin
senesi olması cihetiyle İslâmiyet’in yeryüzünde bin
sene galibâne devam edeceğine mana verilmiştir.
ki, beş yüz sene Abbasilerin sonuna kadar, beş yüz
sene osmanlıların sonuna kadar devam etmekle
bin sene tamam olmuş olur. Hem Abbasilerin hem
osmanlıların siyasiyyunları istikameti tam muhafa-
za edemedikleri için, her ikisi de beş yüz sene so-
nunda kendi vefatlarıyla bu hadis-i şerifin mealini
tasdik etmişlerdir, diye tefsir edilmiş.
on Dokuzuncusu
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
922
Ahirzaman alâmetlerinden olup, Âl-i Beyt-i ne-
bevîden çıkacak olan Hazret-i Mehdî (
rA
) hakkında
ayrı ayrı rivayetler var. Bu rivayatın tevili ile beraber
büyük Mehdînin dört ehemmiyetli vazifesinin ve da-
ha evvel gelip geçen küçük mehdîler büyük Mehdî-
nin bir kısım vazifelerini bir cihette icra ettiklerini ve
Şualar | 1227 |
f
ihriST
sine bir şahıs gibi muamele edi-
len şirket, cemaat, cemiyet gibi
ortaklıklar; belli bir kişi olmayıp
bir cemaatten meydana gelen ma-
nevî şahıs.
tasdik:
doğruluğunu kabul etme,
doğrulama, gerçekliğini kabul et-
me.
tefsir:
açıklama, tamamen açıkla-
ma, izah.
tevil:
yorumlama, yorum.
ümmet:
Müslümanların tamamı;
bütün Müslümanlar.
varit:
vürut eden, gelen, ulaşan,
vasıl olan, erişen.
ahirzaman:
dünyanın son za-
manı ve son devresi, dünya
hayatının kıyamete yakın son
devresi.
ahiret:
öbür dünya, öteki dün-
ya, kıyametten sonra kurula-
cak olan âlem.
alâmet:
iz, belirti, işaret, ni-
şan.
Âl-i Beyt-i Nebevî:
Peygam-
berimizin (a.s.m.) ailesi ve so-
yundan gelenler.
cihet:
yan, yön, taraf.
din-i İsevî:
Hristiyanlık, İsevî-
lik.
ehemmiyet:
önem.
fevkalâde:
alışılmıştan farklı,
olağanüstü, normalin üstün-
de.
galibâne:
galibe yakışır tarz-
da.
hadis-i şerif:
Peygamberimiz-
den aktarılan sözlerin genel
adı.
hakikî:
gerçek, sahici.
icra:
verilen bir hükmü yerine
getirme.
İslâmiyet:
Müslümanlık, se-
mavî dinlerin sonuncusu.
istikamet:
doğruluk, dürüst-
lük, doğru ve namusluca ha-
reket, iyi kalplilik.
meal:
anlam, mana, mefhum,
mazmun, kavram.
medar-ı bahis:
söz konusu,
bahsetmeye sebep olan, ve-
sile olan.
muhafaza:
koruma, saklama.
rivayat:
rivayetler.
rivayet:
bir haber, söz veya
olayı nakletme.
siyasiyyun:
siyasîler, siyaset-
çiler, politikacılar.
şahs-ı manevî:
manevî şahıs;
belli bir şahıs olmayıp, kendi-
1...,1217,1218,1219,1220,1221,1222,1223,1224,1225,1226 1228,1229,1230,1231,1232,1233,1234,1235,1236,1237,...1581
Powered by FlippingBook