Şualar - page 1237

risale-i nur’a tam bakar gibidir” demek, mübalâğa
değildir. Belki hak ve ayn-ı hakikattir.
DörDÜNCÜSÜ
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
1067
Beşinci Mertebedeki
Én
ær
?n
©n
Ln
h o
?Én
ær
«n
«r
Mn
É n
a Ék
àr
«n
e n
¿Én
c r
øn
en
hn
G
(1)
p
¢SÉs
ædG p
‘ p
¬p
H »p
°ûr
ªn
j Gk
Qƒ o
f o
¬n
d
ayetidir ki, pek zahir bir
işaretle hem cifir, hem manaca risale-i nur’a ve
tercümanına bakar.
BEŞİNCİSİ
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
1068
Birinci Mertebedeki Ayetü’n-nur olan
m
án
LÉn
Lo
R /
‘ o
ìÉn
Ñ°r
üpr
Ÿn
G l
ìÉn
Ñ°r
üp
e Én
¡«/
a m
I'
ƒµ°r
ûp
ªn
c /
?p
Qƒo
f o
?n
ãn
e
(2)
m
án
cn
QÉn
Ño
e m
In
ôn
én
°T r
øp
e o
ón
bƒo
j w
…u
Qo
O l
Ön
cr
ƒn
c Én
¡s
`fn
Én
c o
án
LÉn
Lt
õdn
G
ilâahir ki, cifri ve mana cihetinde on vecihle risale-i
nur’a bakar ve baktırır. diğer üç-dört ayet de, risa-
le-i nur’un sadık şakirtleri ehl-i Cennet olacaklarını
ve imanlarını kurtaracaklarını ve imanla kabre gire-
ceklerini müjdeli işarete veriyorlar.
Bu Birinci Şua risalesi bir derece setredilmesi ve
izhar edilmemesi tavsiye edildiğinden, bu kısacık
numune ile iktifa edildi.
M. Sabri (rahmetullâhi aleyh)
Sekizinci Şua
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
1112
Bu Şua, İmam-ı Ali’nin (
rA
) kaside-i Celcelûti-
ye’sinde üçüncü bir kerameti olarak risale-i nur’un
Şualar | 1237 |
f
ihriST
kazılan çukur, mezar, sin, merkad.
Kaside-i Celcelûtiye:
Hz. İmam-ı
Ali’nin Hz. Peygamberin dersleri-
ne istinaden kaleme aldığı ve aslı
cifir ve ebcet hesabı ile alâkalı
olarak telif edilen Süryanîce kasi-
de.
keramet:
Allah’ın velî kullarında
görülen olağanüstü hâller veya
tabiatüstü hâdiseler.
mertebe:
derece, basamak.
mübalâğa:
abartma.
numune:
örnek, misal, örnek ola-
rak gösterilen.
rahmetullâhi aleyh:
Allah’ın rah-
meti onun üzerine olsun.
risale:
belli bir konuda yazılmış
küçük kitap, broşür.
sadık:
doğru, gerçek, hakikî, sah-
te olmayan.
setr:
örtme, kapanma, gizleme,
setretme.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tavsiye:
bir işin yapılıp yapılma-
ması hakkında kanaat belirtme.
tercüman:
tercüme eden, başka
bir dilde yazılmış veya söylenmiş
bir şeyi yine başka dile çeviren,
çevirici, dilmaç.
vecih:
yön, özellik.
zahir:
görünen, görünücü.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si, Kur’ân’ın surelerini oluştu-
ran İlâhî söz.
ayn-ı hakikat:
hakikatin aslı,
gerçeğin tâ kendisi.
cifir:
harflere verilen sayı kıy-
meti ile geleceğe veya geçen
hâdiselere, ibarelerden tarih
veya isme dair işaretler çıkar-
mak ilmî.
cihet:
yan, yön, taraf.
derece:
değer, miktar.
ehl-i Cennet:
Cennet ehli, Cen-
netlikler, Cennette bulunanlar
veya oraya girmeye hak ka-
zananlar.
iktifa:
yeterli bulma, kâfi gör-
me, var olanla yetinme.
ilâahir:
sona kadar, sonuna
kadar.
iman:
Allah’a ve İslâmın ge-
rekli olan esaslarına inanma,
inanç, itikat, tasdik.
kabir:
ölüleri defnetmek için
1.
Ölü iken iman ile diriltip nura kavuşturduğumuz ve halk içinde o nur ile doğru yolda yürü-
yen kimse... (En’am Suresi: 122.)
2.
Onun nurunun misali, bir lâmba yuvası gibidir ki, onda bir kandil vardır. Kandil de cam fa-
nus içindedir. Cam fanus ise, inci gibi parlayan bir yıldıza benzer ki, ne doğuya, ne de batı-
ya ait olmayan mübarek bir ağacın yakıtından tutuşturulur. (Nur Suresi: 35.)
1...,1227,1228,1229,1230,1231,1232,1233,1234,1235,1236 1238,1239,1240,1241,1242,1243,1244,1245,1246,1247,...1581
Powered by FlippingBook