sure-i
(1)
o
ôn
ªn
?r
dG s
?n
°ûr
fGn
h o
án
YÉs
°ùdG p
ân
H n
ô n
àr
bp
G
’den iktibas ede-
rek otuz Birinci Mertebenin akabinde tekrar edilen
(2)
r
ân
H s
ôn
?n
J o
Qƒ o
eo
’r
G n
?p
d r
ân
H n
ô n
àr
b p
Ép
Hn
h
fıkrasıyla otuz Birinci
sözün zeyli olan Şakk-ı kamer risalesine sarahate
yakın işaretini gösterir.
Hem, otuz İkinci Mertebede
(3)
Ék
àn
`j'
Gn
h Ék
Hr
õp
M p
¿'
Gr
ôo
?r
dG p
In
Qƒo
°ùp
Hn
h
kısmıyla zerreden şemse
kadar âlem-i asgar ve âlem-i ekberden şirki tard
edip tesis-i ahkâm-ı kur’âniyeyi ve rabıta-i Muham-
mediyeyi (
AsM
) bina eden ve kuvvetli bir i’caz-ı
kur’ânî olan otuz İkinci söze işaretini ispat eder.
Hem otuz üçüncü Mertebede
n
…n
’r
ƒn
e Én
j n
?o
?n
Ä°r
Sn
Én
a
(4)
r
ân
?°s
†n
Øn
J Ék
Ñr
à`o
c n
âr
dn
õr
fn
G BÉn
e u
?o
c '
¤n
Y @ …/
òs
dG n
?p
?r
°†n
Øp
H
kelâ-
mıyla otuz üç adet Mektubata işaret eder.
İKİNCİ rEMİZ
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
1118
Hazret-i İmam-ı Ali (
rA
)
Mektubat’
a işaretten
sonra
Lem’alar’
a işareti içinde
Şualar’
a da bakarak
(5)
r
â n
én
Ør
dG n
øp
e »u
æp
en
G …'
ôr
Ño
µr
dG p
ân
`j'
’r
Ép
Hn
h
deyip kur’ân’ın
ayetü’l-kübrası olan
¢o
Vr
Qn
’r
Gn
h o
™r
Ñ°s
ùdG o
äGn
ƒ'
ª°s
ùdG o
¬n
d o
íu
Ñ°n
ùo
J
(6)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
íu
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
Ar
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h s
øp
¡«/
a r
øn
en
h
ayetinin haki-
kat-i kübrasını ve tefsir-i ekberini gösteren tevhid ve
Şualar | 1239 |
f
ihriST
tarılması.
ispat:
delil ve şahit göstererek
doğruyu ortaya koyma, doğruyu
delillerle gösterme.
kelâm:
söz, lâfız, lâkırdı.
mertebe:
derece, basamak.
remiz:
bir şeye delâlet eden şe-
kil, alâmet, amblem, sembol.
risale:
belli bir konuda yazılmış
küçük kitap, broşür.
sarahat:
ifadedeki açıklık, açık an-
latım.
Şakk-ı Kamer:
ayın ikiye bölün-
mesi; Hz. Muhammed’in (a.s.m.)
Cenab-ı Hakkın izniyle, bir par-
mak işaretiyle ayı ikiye bölmesi
suretiyle gösterdiği büyük mu’ci-
ze.
şems:
güneş.
şirk:
Allah’a ortak koşma, Allah’tan
başka yaratıcının bulunduğuna
inanma, birden çok tanrı bulun-
duğunu kabul etme, Allah’tan baş-
ka şeylere tapma, müşriklik, kü-
für.
tard:
kovma, çıkarma, uzaklaştır-
ma, sürme.
tefsir-i ekber:
en büyük tefsir.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna inan-
ma, Allah’ın varlığını, birliğini, den-
gi ve ortağı bulunmadığını kabul
etme.
zerre:
maddenin en küçük parça-
sı, molekül, atom.
zeyil:
ek, ilâve.
akabinde:
arkası sıra, peşin-
den, peşi sıra, ardından, ardı
sıra.
âlem-i asgar:
en küçük âlem;
insan.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si, Kur’ân’ın surelerini oluştu-
ran İlâhî söz.
ayetü’l-kübra:
en büyük de-
lil, en büyük ayet.
fıkra:
kısa yazı.
hakikat-i kübra:
en büyük
olan gerçek.
iktibas:
bir şiir veya yazının
olduğu gibi veya kısmen ak-
1.
Kıyamet yaklaştı, ay yarıldı. (Kamer Suresi: 1.)
2.
Kamer Suresi hürmetine her işi bana yakın kıl. (Celcelûtiye)
3.
Hizip hizip, ayet ayet Kur’ân sureleri hürmetine… (Celcelûtiye)
4.
İndirdiğin bütün faziletli kitapların faziletleri hürmetine Senden yardım diliyorum ey Rab-
bim!
5.
Yâ Rab! Ayetü’l-Kübra hürmetine beni kurtar, emân ve emniyet ver.
6.
Yedi gökle yer ve onların içindekiler Onu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu
tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)