»/
«r
ë o
j o
ór
ªn
?r
G o
¬n
dn
h o
? r
?o
Ÿr
G o
¬n
d o
¬n
d n
?j/
ôn
°T n
’ o
? n
ór
Mn
h *G s
’p
G n
¬'
dp
G n
B’
m
A r
Àn
T u
? o
c '
¤n
Y n
ƒ o
gn
h o
ôr
«n
?r
G p
? p
ón
«p
H o
äƒo
ªn
j n
’ w
»n
Mn
ƒ o
gn
h o
â«/o
Án
h
(1)
o
Ò°/
ün
Ÿr
G p
¬r
«n
dp
Gn
h l
ôj/
ón
b
şu kudsî tevhidin on bir kelimesi olup, her bir keli-
mesinde bir bürhan-ı vücub-i vücut ve vahdet-i rab-
baniye; hem on bir müjde gayet parlak, güneş gibi
tafsilâtıyla gösterilmektedir.
İkinci Kısım
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
950
Bu kısım da Birinci kısım tarzında yazılmıştır ki,
Fatiha-i Şerife denizinden bir katre ve güneşin el-
van-ı seb’asından bir tek lem’a olarak muhtasar bir
şekilde beyan olunmaktadır.
(2)
o
ó o
Ñr
©n
f
nun
’undaki se-
yahat-i hayaliye ve
Rumuzat-ı Semaniye’
de ve
İşa-
ratü’l-İ’caz
tefsirinde ve nur eczalarında bu kudsî
hazinenin pek çok tatlı ve gayet güzel nükteleri ya-
zıldığı gibi,
Hüccetüzzehra’
nın İkinci kısmını teşkil
eden bu risalede yalnız imanın rükünlerine ve hüc-
cetlerine
(3)
n
Ú/
`n
ŸÉn
©r
dG u
Ün
Q ! o
ór
ª n
ër
dn
G
(ilâahir) ayetinin se-
kiz kelimesi ile ve her bir kelimesinde bahr-i umman
kadar mana ve hüccet taşıyan ve küfrün ve dalâle-
tin ejderlerinden imanı kurtaran ve ehl-i imana ebe-
dî saadeti kazandıran gayet hayattar bir tiryak ve
ebedî ve sönmez bir nur-i daimî olarak yazılmıştır.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi,
Kur’ân’ın surelerini oluşturan İlâhî
söz.
bahr-i umman:
Hind Okyanusu.
beyan:
anlatma, açık söyleme, bil-
dirme, izah.
dalâlet:
iman ve İslâmiyetten ay-
rılmak, azmak, doğru yoldan ay-
rılma, azma, batıla yönelme.
ebedî:
ebede mensup, zevalsiz,
sonu olmayan, sürekli, hiç son
bulmayacak şekilde süren.
ecza:
cüz’ler, parçalar, kısımlar.
ehl-i iman:
inananlar, iman sa-
hipleri, İslâm dinini kabul edenler.
elvan-ı seb’a:
yedi renk.
Fatiha-i Şerife:
Fatiha Suresi.
hayattar:
canlı, yaşayan.
hüccet:
delil, ispat, bürhan; bir id-
dianın doğruluğunu ispat için gös-
terilen vesika, senet.
ilâahir:
sona kadar, sonuna ka-
dar.
iman:
Allah’a ve İslâmın gerekli
olan esaslarına inanma, inanç, iti-
kat, tasdik.
katre:
damla.
kudsî:
mukaddes, kutlu, muaz-
zez, aziz.
küfür:
Allah’ın varlığına, birliğine
inanmama, Ona yakışmayacak sı-
fatlar yükleme.
lem’a:
parıltı, parlayış, parlama.
muhtasar:
ihtisar edilmiş, hülâsa
edilmiş, kısaltılmış, kısa, özet.
nükte:
herkesin anlayamadığı in-
ce mana, ancak dikkat edildiğin-
de anlaşılan ince söz ve mana.
risale:
belli bir konuda yazılmış
küçük kitap, broşür.
rükün:
şartlar.
saadet:
mutluluk.
seyahat-i hayaliye:
hayal ile ya-
pılan yolculuk.
tafsilât:
açıklamalar, izahlar, et-
raflı olarak bildirmeler.
tefsir:
açıklama, tamamen
açıklama, izah.
teşkil:
oluşturma.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna
inanma, Allah’ın varlığını, bir-
liğini, dengi ve ortağı bulun-
madığını kabul etme.
tiryak:
en iyi çare, baş ilâç.
vahdet-i rabbaniye:
terbiye
ve idare edici Allah’ın mutlak
birliği.
1.
Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O birdir. Allah bir olur; ortağı yoktur. Mülk Onundur. Ezel-
den ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet Ona mahsustur ve Ona lâyıktır. Hayatı
veren ve devam ettiren yine Odur. Ölümü de yaratan ve bâkî âleme alan Odur. O ezelî ve
ebedî hayat sahibidir. Her hayır Onun elindedir; yapılan her hayrı da kaydeder ve karşılığı-
nı verir. Onun her şeye gücü yeter ve hiçbir şey Ona ağır gelmez. Dönüş yalnız Onadır. (Bu-
harî, Ezan: 155, Teheccüt: 21; Müslim, Zikir: 28, 30; EbuDavud Vitir: 24.)
2.
[Yalnız Sana] ibadet ederiz. (Fatiha Suresi: 5.)
3.
Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mah-
sustur. (Fatiha Suresi: 2.)
f
ihriST
| 1232 | Şualar