İşte zîşuur ve zevi’l-idrakin bu dehşetlerden kur-
tulması, hem dünya ve ukbayı imar etmeleri, hem
havf ve reca ortasında hayatlarını idame etmeleri
gibi daha bir çok hikmetler ve maslahatlar için rah-
met-i İlâhiye mevt ve eceli ve musibetlerin vakitleri-
ni gizli bırakmıştır.
Hem izn-i rabbanî ile gaipten haber veren bir kı-
sım ehl-i keşif
(1)
*G s
’p
G n
Ör
«n
¨r
dG o
º n
?r
©n
j n
’
yasağına karşı
hürmetsizlik etmemek için, keşfen müşahede ettik-
leri hâdisat-ı istikbaliyeyi perdeli ve bir derece müp-
hem olarak işaretlerle ihbar etmişler, hatta kütüb-i
semaviye peygamberimizden (
AsM
) bahsettiği hâlde,
bir derece perdeli olduğu için bir kısım ehl-i kitap
tevil edip, iman etmemişler.
Fakat itikadat-ı imaniye böyle değildir. İtikadat-ı
imaniyeye giren mesail-i imaniyeyi tasrih ile tekrar
ile ihbar etmek, hikmet-i teklifin muktezasından bu-
lunduğu içindir ki, kur’ân ve tercüman-ı zîşanı
(
AsM
) umur-i uhreviyeyi vazıhan ve tekrar ile bildir-
mişlerdir.
Beşinci Nokta:
deccal asırlarına ait harikalardır.
peygamber-i zîşan (
AsM
) efendimiz ferman et-
mişler ki: “deccal kırk günde dünyayı gezecek .”
(2)
Bu haber ile, deccal asrında tayyare ve şimendifer
gibi sür’atli nakil vasıtalarının çıkacağını; ve yine
ferman etmişler ki: “deccal öldüğü zaman, şeytan,
asır:
yüzyıl.
bahis:
bahseden, araştıran, anla-
tan.
dehşet:
büyük korku hâli, korkma,
ürkme.
ecel:
her mahlûkun ve canlının
Allah tarafından takdir edilen ölüm
vakti, insan ömrünün belli vakti.
ehl-i keşif:
bazı sırları, bilinmeyen
hakikatleri, Cenab-ı Hakkın lütuf
ve ihsanı ile bilen velîler.
ehl-i kitap:
kitap ehli, kitaplı din-
lerin mensupları.
ferman:
emir, buyruk.
gaip:
görünmeyen âlem.
havf:
korku, korkma.
hikmet:
herkesin bilmediği gizli
sebep; gizli, bilinmeyen nokta.
hikmet-i teklif:
insanın vazifeli
oluşunun hikmeti.
hürmet:
saygı.
idame:
devam ettirme, sürdürme.
ihbar:
haber verme, bildirme, an-
latma, duyurma.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
imar:
yapma, tamir etme.
keşif:
açma, meydana çıkarma.
kütüb-i semaviye:
semavî kitaplar,
vahye dayanan, Allah’ın gönderdiği
kutsal kitaplar; Tevrat, Zebur, İncil
ve Kur’ân-ı Kerîm.
maslahat:
iş, emir, husus, madde,
keyfiyet.
mesail-i imaniye:
imanî mesele-
ler.
mevt:
ölüm, vefat.
mukteza:
iktiza eden, gereken,
lâzım gelen, icap eden, gerekli
olan.
musibet:
felâket, belâ, ansızın ge-
len belâ, dert, sıkıntı.
müphem:
örtülü, kapalı, anlaşıl-
maz.
müşahede:
bir şeyi gözle görme,
seyrederek anlama, seyretme.
nakil:
bir şeyi başka bir yere gö-
türme, taşıma.
peygamber:
Allah’ın elçisi, Al-
lah tarafından haber getirerek
İlâhî emir ve yasakları insanlara
tebliğ eden elçi, haberci, nebî,
resul.
reca:
umma, ümit etme, ümit
hâli, dileme.
şeytan:
Hz. Âdem’in üstünlü-
ğünün kabulü anlamında ona
secde edilmesi ile ilgili İlâhî
emre uymadığı için semadan
kovulan ve o zamandan beri
âdemoğullarını doğru yoldan
çıkartmaktan geri durmayan
lânetlenmiş varlık, iblis.
şimendifer:
demiryolunda ça-
lışan vasıta, tren.
tasrih:
açık açık söyleme, açık-
tan açığa bildirme, açıkça an-
latma.
tayyare:
uçak.
Tercüman-ı Zîşan:
şanlı ter-
cüman.
tevil:
yorumlama, yorum.
ukba:
ahiret, öbür dünya.
umur-i uhreviye:
ahirete ait
işler.
vasıta:
taşıt.
vazıhan:
açık olarak, açıkça,
açık açık, aşikâr, açık şekilde.
zevi’l-idrak:
idrak sahipleri,
anlayış ve kavrayışı olanlar.
zîşuur:
şuurlu, şuur sahibi.
1.
Gaybı Allah’tan başka kimse bilmez.
2.
Müslim, Fiten: 34.
f
ihriST
| 1222 | Şualar