herkese gösterilmesine müsaade edilmeyerek mah-
rem tutulmakta olan gayet feyyaz bir risaledir.
Bu Şua
(1)
Én
¡ o
WG n
ôr
°Tn
G n
ABÉ n
L r
ón
?n
a
ayetinin bir nüktesi ol-
makla beraber, bu zamanda akide-i Müslimîni vika-
ye ve şübehattan muhafaza için yazılmış olup,
ahirzamanda vukua gelecek hâdisata dair rivayet edi-
len hadislerin bir kısmının, müteşabihat-ı kur’âniye
gibi derin manaları bulunduğundan, bu gibi hâdise-
lerle ihbar edilen hadisat vukua geldikten sonra
(2)
p
p
º r
?p
©r
dG p
‘
n
¿ƒo
îp
°SG s
ôdGn
h *G s
’p
G = o
¬ n
?j/
hr
Én
J o
º n
?r
©n
j Én
en
h
ayetinin be-
şaretiyle ilimde rüsuh sahibi olanlar tevil ile anlarlar
ve izhar ederler. o vakit mana-i hadisin ihbar ettiği
vak’a bilinebilir ve maksat ne olduğu anlaşılabilir.
Bu Şua bir Mukaddime ile Yirmi üç Meseledir.
MuKaDDİME
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
903
Beş noktadır.
Birinci Nokta:
İman ve sırr-ı teklif, ihtiyâr daire-
sinde bir imtihan ve bir tecrübe olduğu için perdeli
ve derin dakik ve tecrübeye muhtaç olan nazarî me-
seleler, sırr-ı teklif bozulmamak; hem bir seviyede
olmayan ebu Bekirlerle ebu Cehiller birbirinden ay-
rılmak için elbette bedihî olamaz.
İkinci Nokta:
peygamber Aleyhissalâtü Vesselâ-
ma bildirilen umur-i gaybiyenin bir kısmı tafsil iledir.
peygamber-i zîşan Aleyhissalâtü Vesselâm onlara
ahirzaman:
dünyanın son zama-
nı ve son devresi, dünya hayatı-
nın kıyamete yakın son devresi.
aleyhissalâtü vesselâm:
Salât ve
selâm onun üzerine olsun,” anla-
mında Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in (a.s.m.)ismini duyun-
ca söylenmesi sünnet olan dua.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi,
Kur’ân’ın surelerini oluşturan İlâhî
söz.
bedihî:
delilsiz, açık olan, besbelli,
aşikâr.
beşaret:
müjde, muştu, sevindiri-
ci haber.
feyyaz:
çok feyizli, verimli.
hadis:
Hz. Muhammed’e (a.s.m.)
ait söz, emir, fiil veya Hz. Pey-
gamberin onayladığı başkasına ait
söz, iş veya davranış.
hâdisat:
yeni olan şeyler, hâdise-
ler, olaylar.
hâdise:
olay.
ihbar:
haber verme, bildirme, an-
latma, duyurma.
ihtiyar:
seçme, tercih, irade.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
imtihan:
deneme sınama, bir kim-
senin bilgi, beceri ve kabiliyetleri-
ni ölçmek için yapılan yazılı veya
sözlü yoklama.
mahrem:
herkesçe bilinmemesi
gereken.
maksat:
kastedilen, istenilen şey,
varılmak istenen nokta, niyet, me-
ram.
muhafaza:
koruma, saklama.
mukaddime:
başlangıç, giriş.
müsaade:
izin, icazet, ruhsat.
nazarî:
nazar ile ilgili, bakışla ilgili.
peygamber:
Allah’ın elçisi, Al-
lah tarafından haber getire-
rek İlâhî emir ve yasakları in-
sanlara tebliğ eden elçi, ha-
berci, nebî, resul.
risale:
belli bir konuda yazıl-
mış küçük kitap, broşür.
rivayet:
bir haber, söz veya
olayı nakletme.
rüsuh:
bir ilmin derinliğine, in-
celiğine varma ilim ve fende
geniş bilgi sahibi olma.
seviye:
eşitlik, birlik, denklik.
sırr-ı teklif:
teklif sırrı, insan-
ların dünyaya gelip Allah ta-
rafından vazifelendirilmeleri-
nin sırrı.
şübehat:
şüpheler.
tafsil:
etraflıca bildirme, uzun
uzadıya anlatma, açıklama.
tecrübe:
yaşayarak elde edi-
len iyi veya kötü kazanımlar.
tevil:
yorumlama, yorum.
umur-i gaybiye:
gaybî işler,
Allah ve Onun bildirdiği kişiler
dışında hiç kimsenin bilmedi-
ği işler.
vuku:
olma, meydana gelme,
ortaya çıkma, oluş.
1.
Onun şartları gelmiştir. (Muhammed Suresi: 18.)
2.
Onun tevilini Allah’tan başkası bilemez. İlimde derinlik ve istikamet sahibi olanlar ise… (Âl-i
İmran Suresi: 7.)
f
ihriST
| 1220 | Şualar