Şualar - page 1209

itibarıyla üstünlüğüdür. Hâlbuki o insan, hem ma-
dum, hem ölü, hem karanlık olan geçmiş ve gele-
cek zamanların ortasında ve gayet kısa bir zaman
olan hazır zamanın mikyasıyla, ölçüsüyle, hamiyeti,
muhabbeti, kardeşliği ve insaniyeti gibi seciyeler
alır.
Meselâ, eskiden tanımadığı ve ayrıldıktan sonra
da hiç göremeyeceği babasını, kardeşini, karısını,
milletini, vatanını sever, hizmet eder. Ve bu husus-
ta tam sadâkate ve ihlâsa nadiren muvaffak olabilir.
Ve o nispette kemalâtı ve seciyeleri küçülür. değil
hayvanların en ulvîsi, belki akıl cihetiyle baş aşağı
en bîçaresi ve en aşağısı olmak gibi bir vaziyete dü-
şeceği sırada ahirete iman imdadına yetişir. Mezar
gibi dar zamanını, geçmiş ve gelecek zamanları içi-
ne alan pek geniş zamana çevirir. Ve dünya kadar,
belki ezelden ebede kadar bir daire-i vücut gösterir.
Babasını dâr-ı saadette ve âlem-i ervahta dahi pe-
derlik münasebetiyle ve kardeşini tâ ebede kadar
uhuvvetini düşünmesiyle ve karısını Cennette dahi
en güzel bir refika-i hayatı olduğunu bilmesi haysi-
yetiyle sever ve onlara merhamet eder, hürmet
eder, yardım eder.
Dördüncü Faydası
: İnsanın hayat-ı içtimaiyesine
bakar.
nev-i insanın dörtten birini teşkil eden çocuklar,
ahiret imanıyla insanca yaşayabilirler ve insaniyetin
Şualar | 1209 |
f
ihriST
nan, eşi-benzeri az bulunan, bu-
lunmaz.
nev-i insan:
insan çeşidi, insan
cinsi, insanoğlu.
nispet:
oran.
peder:
baba, ata.
refika-i hayat:
hayat arkadaşı.
sadakat:
doğruluk.
seciye:
yaratılış, huy, tabiat, ka-
rakter, cibilliyet.
teşkil:
meydana getirme.
uhuvvet:
kardeşlik.
ulvî:
yüksek, yüce.
vatan:
bir kimsenin doğup büyü-
düğü yer, üzerinde yaşanılan ül-
ke, yurt.
ahiret:
dünya hayatından son-
ra başlayıp ebediyen devam
edecek olan ikinci hayat.
âlem-i ervah:
ruhlar âlemi.
bîçare:
çaresiz, zavallı, şaşkın.
cihet:
yan, yön, taraf.
daire-i vücut:
varlık dairesi..
dâr-ı saadet:
saadet, mutlu-
luk yeri, Cennet.
ebed:
sonu olmayan gelecek
zaman, sonsuzluk, daimîlik.
ezel:
başlangıcı olmayan geç-
miş zaman, öncesizlik, ebedin
zıddı.
hamiyet:
gayret.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal ha-
yat, cemiyet hayatı, toplum
hayatı.
haysiyet:
şeref, onur, itibar.
hürmet:
saygı.
ihlâs:
bir işi, bir ameli, başka
bir karşılık beklemeksizin, sırf
Allah rızası için yapma.
iman:
inanma, inanç, itikat,
tasdik.
insaniyet:
insanlık mahiyeti,
insan olma hâli, insana yakışır
davranış.
kemalât:
faziletler, iyilikler, ke-
maller, olgunluklar, mükem-
mellikler.
madum:
yok olan, mevcut ol-
mayan, bulunmayan.
merhamet:
acımak, şefkat gös-
termek, korumak, iyilik etmek,
bîçarelere yardımda bulun-
mak, esirgemek.
mikyas:
ölçü.
millet:
bir yerde bulunan kim-
selerin bütünü, herkes.
muvaffak:
başaran, başarmış,
başarılı.
münasebet:
ilgi, alâka, yakın-
lık.
nadir:
seyrek, az, ender bulu-
1...,1199,1200,1201,1202,1203,1204,1205,1206,1207,1208 1210,1211,1212,1213,1214,1215,1216,1217,1218,1219,...1581
Powered by FlippingBook