üstadımızın yüksek fikirlerinden istifade etmek için
dediler: “küre-i arzı hercümerç eden ve İslâm mu-
kadderatıyla alâkadar olan Harb-i Umumîden aylar
seneler geçtiği hâlde senin merak edip alâkadar ol-
madığının sebebi nedir?”
üstadımız onlara gayet parlak deliller ve misaller-
le izah etmiş ve demiş:
ömür sermayesi pek azdır; lüzumlu işler pek çok-
tur. Birbiri içinde mütedâhil daireler gibi, her insa-
nın kalb ve mide dairesinden ve ceset ve hane da-
iresinden, mahalle ve şehir dairesinden ve vatan ve
memleket dairesinden ve küre-i arz ve nev-i beşer
dairesinden tut, tâ zîhayat ve dünya dairesine kadar
birbiri içinde daireler var. Her bir dairede her bir in-
sanın bir nevi vazifesi bulunabilir. Fakat, en küçük
dairede en büyük ve ehemmiyetli ve daimî bir vazi-
fenin olduğunu, en büyük dairede ise en küçük bir
vazifenin muvakkat ve ara sıra bulunabildiğini bu kı-
yas ile küçüklük ve büyüklük makusen mütenasip
vazifeler bulunabildiğini o talebelere daha birçok
misallerle izah ederek merak edilecek şeyin yalnız
ahirete ve imana ve Allah’a hizmet yolu olduğunu
bildirmiştir. daha fazla merak edenler dördüncü
Meseleye müracaat edebilirler.
BEŞİNCİ MESElE
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
320
Gençlik Rehberi
’nde izah edilmiştir. gençlik hiç
şüphe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa, gündüz
Şualar | 1205 |
f
ihriST
ma; başvuru.
mütedâhil:
tedahül eden, birbiri-
ne geçen, birbirine geçmiş, karış-
mış.
mütenasip:
aralarında belirli bir
nispet bulunan, münasip, uygun
olan, her bakımdan birbirine denk,
ölçülü, orantılı.
nevi:
çeşit.
nev-i beşer:
insanoğlu, insan so-
yu; insanlar.
ömür:
yaşama süresi, hayat müd-
deti.
sermaye:
varlık, servet.
talebe:
istekliler, talep edenler.
üstat:
bir ilim veya sanatta üstün
olan kimse.
vatan:
bir kimsenin doğup büyü-
düğü yer, üzerinde yaşanılan ül-
ke, yurt.
zîhayat:
hayat sahibi.
ahiret:
dünya hayatından son-
ra başlayıp ebediyen devam
edecek olan ikinci hayat.
alâkadar:
ilgili, ilişkili, müna-
sebetli, bağlı.
ceset:
ten, gövde, vücut, be-
den.
daimî:
sürekli, devamlı.
delil:
kanıt.
ehemmiyet:
önem.
hane:
ev, mesken, beyt, ika-
met edilen yer.
Harb-i umumî:
genel harb,
umumî savaş; 1914-1918 yıl-
ları arasında cereyan eden Bi-
rinci Dünya Savaşı.
hercümerç:
karışıklık, karma-
karışık olma, alt-üst, allak bul-
lak.
iman:
hak dini kabul etme,
İslâm dinini kabul etme, İslâ-
mın gerekli olan esaslarına
inanma, Allah’a inanma.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma, yarar sağlama.
izah:
açıkça ortaya koyma,
açıklama yapma, bir konuyu
ayrıntılarıyla ortaya koyma,
eksiksiz anlatma.
kıyas:
karşılaştırma.
küre-i arz:
arz küresi, yer yu-
varlağı, dünya, yer küre.
makusen:
aksine, ters olarak,
zıddına olarak.
memleket:
bir devletin top-
rağı, ülke, yurt, vatan, diyar.
misal:
örnek.
mukadderat:
Allah tarafından
ezelde takdir olunmuş şeyler,
ileride meydana gelecek hal-
ler ve olaylar, alın yazısı.
muvakkat:
belirli bir zamana
mahsus, vakitli, süresiz, geçi-
ci.
müracaat:
başvurma, danış-