dolabın içindeki kavanoz adetlerini ve o kavanozla-
rın içindeki tiryak ve macun ve panzehiri gösteren
bir listesini elde edecekler. İşte bu çok kıymettar
Fihrist’
in gördüğü vazifeden birisi budur.
On Birinci Şua
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
302
denizli hapsinin bir meyvesi ve bir hatırası ve o
hapsin beş gününün mahsulü olan bu risale, on Bir
Meseleyi ihtiva edip, bu parlak mesele-i imanî, da-
lâlet karanlıklarından kurtarıp ahlâkı tam düzelt-
mekte; ve her bir Mesele, bir kitabın hakikatlerini
tazammun etmektedir.
BİrİNCİ MESElE
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
303
Mahpuslara gayet büyük bir teselli verip, farz na-
mazlarını kılmakla ve diğer günahlardan tevbe et-
mekle, o hapis hapse sebebiyet veren hatalara bir
kefaret olup, o hataları affettirmesi ve hapsin hik-
meti olan terbiyeyi alması ve hapislerin hapishane-
de geçen bütün saatlerinin ibadet hükmüne geçme-
si hakikatini bildirmekle tam teselli verir.
İKİNCİ MESElE
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
305
Bu dünyanın fânî olduğunu ve bütün zîhayatın ka-
file kafile arkasında kabre sevk edildiklerini ve bu
sevkiyatın ya idam-ı ebedî, veyahut saadet âlemine
giden bir terhis tezkeresi olduğunu gayet parlak mi-
sallerle Medrese-i Yusufiyedeki mahpuslara ispat etti-
ği gibi, bütün âlem-i İslâm’a ilân edip ispat etmiştir.
Şualar | 1203 |
f
ihriST
mevkuf.
mahsul:
husul bulan, hasıl olan,
meydana gelen şey.
Medrese-i Yusufiye:
Yusuf’un
medresesi, Hz. Yusuf’un (a.s.) ifti-
ra, haksızlık ve zulüm ile hapiste
kalmasından kinaye olarak, iman
ve Kur’ân’a hizmetinden dolayı
tevkif edilenlerin hapsedildiği yer
manasında, hapishane.
panzehir:
zehirin tesiri giderme
özelliği olan madde.
risale:
belli bir konuda yazılmış
küçük kitap, broşür.
saadet:
mutluluk.
sebebiyet:
sebep olma, icap et-
tirme, gerektirme.
sevk:
gönderme, aktarma.
sevkiyat:
sevk işi, gönderme işi.
tazammun:
ihtiva etme, içine al-
ma, içinde bulundurma.
terhis:
izin verme, müsaade et-
me, serbest bırakma.
teselli:
avutma, acısını dindirme,
güzel sözler söyleyerek rahatlat-
ma.
tevbe:
işlenmiş bir günahtan piş-
manlık duyup bir daha işleme-
mek üzere söz verme.
tezkere:
izin.
tiryak:
en iyi çare, baş ilâç.
zîhayat:
hayat sahibi.
âlem:
dünya, cihan.
âlem-i İslâm:
İslâm âlemi, İs-
lâm dünyası.
dalâlet:
iman ve İslâmiyetten
ayrılmak, azmak, doğru yol-
dan ayrılma, azma, batıla yö-
nelme.
fânî:
geçiçi, ölümlü.
farz:
kesin yapılması gerekli
olan; İslâmiyette kesin olarak
yapılması gereken emir.
fihrist:
bir kitabın başında ve-
ya sonunda yer alan ve kita-
bın içinde neler bulunduğunu
gösteren cetvel, indeks.
günah:
Allah’ın emirlerine ay-
kırı davranış, uygunsuz fiil, di-
nî suç.
hakikat:
gerçek, hayalî olma-
yan, görülen, mevcut olan, bir
şeyin aslı ve esası.
hikmet:
herkesin bilmediği
gizli sebep; gizli, bilinmeyen
nokta.
ibadet:
Allah’ın emrettiklerini
yerine getirme, Allah’a karşı
kulluk vazifesini yapma.
ihtiva:
içine alma, içinde bu-
lundurma.
ilân:
duyurma, bildirme.
ispat:
delil ve şahit göstere-
rek doğruyu ortaya koyma,
doğruyu delillerle gösterme.
kabir:
mezar.
kafile:
birlikte yolculuk eden
topluluk; zümre, fırka.
kefaret:
kendisi ile günah ör-
tülen veya giderilen şey, işle-
nen bir günahın ya da hata-
nın giderilmesi, affedilmesi için
verilen sadaka veya tutulan
oruç.
kıymettar:
kıymetli, değerli,
pahalı.
mahpus:
hapsedilmiş olan,