kur’ân-ı mücesseme-i kâinatın gayet parlak tevhid
bürhanlarının bir küçük mecmuası, hem âlem-i şa-
hadet künuzunun gayet büyük bir dürbünü ve bir
projektörü, hem âlem-i gaybın âlem-i şahadette ga-
yet mükemmel bir rasathanesi; hem nakkaş-ı eze-
lî’nin kâinat içinde esma ve sıfâtının mazhar-ı etem-
mi halk ettiği, hem küçüklüğü ve hakaretiyle bera-
ber mahlûkat üstünde en yüksek bir mevki ve en
mümtaz bir makam verdiği, hem bütün kâinatı isti-
ap edecek bir kabiliyette olarak yarattığı şu acz-i
mutlak ve fakr-ı mutlak içinde çırpınan bîçare insa-
nın vazife-i fıtriye-i hakikiyesini öğreten ve kemalâ-
ta ulaştıran bir mecmua-i hakaikı; hem dalâlet ve zu-
lümat içinde yakin-i imanîyi kazandıran bir vesile-i
hidayeti; hem kulûb-i ehl-i imanı nur-i imanla doldu-
ran bir hazain-i nimeti; hem kulûb-i ehl-i kemali şü-
kûfe-i gûnagûn ile süsleyip tezyin eden bînazir bir
keşşaf-ı hakaikı olan bu kıymettar risale, kıymet ve
ehemmiyetini gösteren bir İfade-i Meramla başlaya-
rak bir Mukaddime ve iki Makama inkısam etmiştir.
Mukaddimesi dört mesele-i mühimmedir. Birinci
Makamı
Ayetü’l-Kübra
’nın Arabca tefsiridir. İkinci
Makamı Birinci Makamın bürhanlarının bir tercü-
mesinin ve mealinin beyanıdır.
MuKaDDİME
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
166
(1)
p
¿ho
óo
Ñr
©n
«p
d s
’p
G ¢n
ùr
fp
’r
Gn
h s
øp
÷r
G o
âr
?n
?n
N Én
en
h
ayetini tefsir
eder. İns ve cinnin dünyaya gelmelerindeki hikmet
âlem-i gayp:
gayp âlemi, görün-
meyen, fakat varlığı kesin olan ve
mahiyeti allah tarafından bilinen
başka dünyalar.
âlem-i şahadet:
gözle gördüğü-
müz, şahit olduğumuz âlem, kâ-
inat.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi,
Kur’ân’ın surelerini oluşturan İlâhî
söz.
ayetü’l-Kübra:
Risale-i Nur’da 7.
Şua adlı eser.
beyan:
anlatma, açık söyleme, bil-
dirme, izah.
bîçare:
çaresiz, zavallı, şaşkın.
bînazir:
benzeri olmayan, eşsiz,
benzersiz, nazirsiz.
bürhan:
delil, ispat, tanık, hüccet.
cin:
gözle görünmez, lâtif cisim-
lerden ibaret bir yaratık.
dalâlet:
iman ve İslâmiyetten ay-
rılmak, azmak, doğru yoldan ay-
rılma, azma, batıla yönelme.
ehemmiyet:
önem.
esma:
adlar, isimler.
fakr-ı mutlak:
sonsuz fakirlik, tam
muhtaçlık, mutlak çaresizlik, yok-
sulluk.
hakaret:
hakirlik, hor görme, in-
citme, küçük düşürme.
halk:
yaratma, yaratış.
ifade-i meram:
dilek ve maksadı-
nı anlatma, maksadı ifade etme.
inkısam:
bölünme, kısımlara ay-
rılma, taksim edilme.
ins:
insan, beşer, âdemoğlu.
istiap:
içine alma, içine sığdırma,
kapsama.
kabiliyet:
yetenek.
kâinat:
yaratılmış olan şeylerin
tamamı, bütün âlemler, varlıklar.
kemalât:
faziletler, iyilikler, ke-
maller, olgunluklar, mükemmel-
likler.
kıymet:
değer.
kıymettar:
kıymetli, değerli, pa-
halı.
künuz:
hazineler, defineler.
mahlûkat:
yaratılmışlar, yara-
tıklar, Allah tarafından yaratı-
lanlar.
mazhar-ı etem:
tam ve ek-
siksiz bir mazhariyet.
meal:
anlam, mana, mefhum,
mazmun, kavram.
mecmua:
kitap.
mecmua-i hakaik:
hakikatler
mecmuası, gerçekler demeti.
mesele-i mühimme:
mühim,
önemli mesele.
mevki:
makam, memuriyet.
mukaddime:
başlangıç, giriş.
mümtaz:
meziyetleriyle baş-
kalarından ayrılan, seçkin.
Nakkaş-ı Ezelî:
ezelî nakkaş;
her şeyi Zatına has olarak na-
kış nakış işleyen, evveli olma-
yan Allah.
rasathane:
gözlem evi, rasat
yapılan yer.
sıfat:
hâl, keyfiyet, nitelik, va-
sıf.
tefsir:
açıklama, tamamen
açıklama, izah.
tercüme:
bir sözü bir dilden
başka bir dile çevirme.
tevhid:
bir sayma, bir olduğu-
na inanma, birleme.
tezyin:
süsleme, ziynetlendir-
me.
yakin-i imaniye:
şüphesiz, sağ-
lam iman; imanın kesin ve
sağlam bilgiye dayanması.
zulümat:
karanlıklar.
1.
Cinleri ve insanları ancak Bana iman ve ibadet etsinler diye yarattım. (Zariyat Suresi: 56.)
f
ihriST
| 1194 | Şualar