demesini ve Cenab-ı Hak tarafından resul-i ek-
rem’e (
AsM
)
(1)
t
»p
Ñs
ædG Én
¡ t
`jn
G BÉ n
j n
?r
«n
?n
Y o
? n
Ó° s
ùdn
G
demesi, gele-
cek ümmetinin her biri her günde lâakal on defa ol-
sun
t
»p
Ñs
ædG Én
¡ t
`jn
G BÉ n
j n
?r
«n
?n
Y o
? n
Ó° s
ùdn
G
demelerine âmirâne
iş’ar olduğunu ve resul-i ekrem (
AsM
) o selâma kar-
şı
(2)
n
Ú/
ëp
dÉ° s
üdG $G p
OÉn
Ñp
Y '
¤n
Yn
h Én
ær
«n
?n
Y o
? n
Ó° s
ùdn
G
demesi, mu-
azzam ümmetinin selâm-ı İlâhîyi temsil eden İslâmi-
yet’e mazhar olmasını ve mü’minler ortasında
(3)
o
?n
Ó°s
ùdG n
?r
«n
?n
Yn
h n
?r
«n
?n
Y o
?n
Ó°s
ùdn
G
demelerini raciyâne,
dâiyâne Cenab-ı Hak’tan istediğini ifade ve ihtar ol-
duğunu ve o sohbette Cibril-i emin tarafından şaha-
det getirildiğinden, bütün ümmet, kıyamete kadar
böyle şahadet edeceğini mübeşşirâne işaret edip
müjde verir.
İkinci Sual
: “teşehhüt ahirinde
n
âr
«s
?°n
U Én
ªn
c m
ós
ªn
?o
p
?'
G '
¤n
Yn
h m
ós
ªn
ëo
e '
¤n
Y pq
?°n
U -n
G
(4)
n
º«/
gGn
ôr
Hp
G p
?'
G '
¤n
Yn
h n
º«/
gGn
ôr
Hp
G '
¤n
Y
’deki teşbih, teşbihlerin kaidesine uygun gelmiyor.
Çünkü Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, İbra-
him Aleyhisselâmdan daha ziyade rahmete mazhar-
dır. Bunun sırrı nedir? Hem, bu salâvatın teşehhü-
de tahsisinin hikmeti nedir? Hem, aynı duayı eski
zamandan beri bütün ümmet her namazda tekrar
Şualar | 1191 |
f
ihriST
münden sonra, bütün ölülerin di-
rilip ayağa kalkmaları, mahşerde
toplanmaları.
lâakal:
en azından, daha aşağı ol-
maz, en az, hiç olmazsa.
mazhar:
sahip.
muazzam:
ehemmiyetli, önemli.
mübeşşir:
müjdeleyen, müjdeci,
iyi haber vererek sevindiren.
râciyâne:
yalvarırcasına, yalvarır
yollu.
rahmet:
acıma, merhamet etme,
esirgeme, bağışlama, şefkat gös-
terme.
resul-i Ekrem:
çok cömert, ke-
rîm olan peygamber, Hz. Muham-
med (a.s.m.).
salâvat:
Hz. Muhammed’e (a.s.m.)
rahmet ve esenlik dileme, ona
saygı gösterme, salât ve selam
etme; Hz. Peygambere memnuni-
yet ve bağlılık için yapılan dualar.
sual:
soru.
şahadet:
şahit olma, şahitlik, ta-
nıklık.
tahsis:
bir şeyi belli bir gaye için
kullanma.
temsil:
bir şeyin sembolü olma.
teşbih:
benzetme.
teşehhüt:
namazda her oturuşta
tahiyyat duasını okuma ve bu du-
ayı okuyacak kadar oturma.
ümmet:
Müslümanların tamamı;
bütün Müslümanlar.
ziyade:
çok, fazla.
ahir:
son.
aleyhissalâtü vesselâm:
Sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun,” anlamında Peygamberi-
miz Hz. Muhammed’in
(a.s.m.)ismini duyunca söylen-
mesi sünnet olan dua.
amirâne:
emredene yakışır
surette.
Cenab-ı Hak:
Allah; doğru, ger-
çek, Hakkın tâ kendisi olan,
şeref ve azamet sahibi yüce
Allah.
hikmet:
gaye, amaç.
ihtar:
hatırlatma, bir konuda
hatırlatma yapma.
İslâmiyet:
Müslümanlık, se-
mavî dinlerin sonuncusu.
iş’ar:
anlatma, bildirme.
kaide:
prensip, kural.
kıyamet:
dünyanın sonu, bü-
tün ölülerin dirilerek mahşer-
de toplanması, varlığın bozu-
lup dağılması, kâinatın ölü-
1.
Selâm olsun sana ey Peygamber!
2.
Bize ve Allah’ın salih kullarına selâm olsun.
3
. Selâm olsun Sana; Sana da selâm olsun.
4.
Allah’ım! İbrahim ve İbrahim’in ehl-i beytine rahmet ettiğin gibi, Muhammed’e ve Muham-
med’in Ehl-i Beytine de rahmet eyle. (Buharî, Enbiya: 10.)