Hususan ikinci bürhanda beş nokta beyan edili-
yor. Aklı çürük, kalbi bozuk olmayan, her hâlde tak-
dir, tahsin ve tasvip ile
(1)
*G n
?n
QÉn
Ñ` n
à` n
a @ *G n
A=É°n
TÉ n
e
di-
yecek. Fakir ve hakir görülen vücudunu teâlî ettire-
cek harika bir mu’cize olduğunu derk ve tasdik ede-
cek.
Hafız Hüseyin
Altıncı Şua
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
156
Bu risale, namazdaki teşehhütte bulunan
(2)
! o
äÉn
Ñ`u
«`s
£dn
G o
äGn
ƒn
?°s
üdn
G o
äÉn
cn
QÉn
Ño
ªr
dn
G o
äÉs
«p
ës
àdn
G
ilâahir ke-
limelerinin hem mühim bir nevi tefsiri ve onun iki
noktasına gelen iki mühim suale gayet güzel ve mü-
him bir cevaptır.
Birinci Sual
: “teşehhütten mübarek kelimatları
Miraç gecesinde Cenab-ı Hak ile resulünün bir
mükâlemeleri olduğu hâlde namazda okunmasının
sırrı-ı hikmeti nedir?” demelerine karşı, her mü’mi-
nin namazı onun bir nevi miracı hükmünde olduğu-
nu ve o huzura lâyık olan kelimeler ise, Mirac-ı ek-
berde söylenilen kelimeler olduğundan, namazda
onları zikretmekle o kudsî sohbet tahattur edileceği-
ni ve o tahatturla o kudsî kelimelerin manaları cüz’i-
yetten külliyete çıktığını ve resul-i ekrem (
AsM
)
Cenab-ı Hakka karşı selâm yerine
(3)
! o
äÉs
«p
ës
àdn
G
bârekâllah:
Allah mübarek etsin,
hayırlı ve bereketli olsun.
beyan:
anlatma, açık söyleme, bil-
dirme, izah.
bürhan:
delil, ispat, tanık, hüccet.
Cenab-ı Hak:
Allah; doğru, ger-
çek, Hakkın tâ kendisi olan, şeref
ve azamet sahibi yüce Allah.
cüz’iyet:
azlık, cüz’î oluş, küçük-
lük.
derk:
anlama, kavrama.
fakir:
zavallı, bîçare, âciz.
hakir:
itibarsız, değersiz.
hususan:
bilhassa, ayrıca, başka-
ca, hususî olarak.
ilâahir:
sona kadar, sonuna ka-
dar.
kelimat:
kelimeler, sözler, lâkırdı-
lar.
kudsî:
mukaddes, kutlu, muaz-
zez, aziz.
külliyet:
bütünlük, tümlük.
maşaallah:
Allah dilemiş ve ne
güzel yapmış.
Mirac-ı Ekber:
büyük miraç, Pey-
gamberimizin Miraca çıkışı.
Miraç:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed Efendimizin (a.s.m.), Re-
cep ayının 27. gecesinde Cenab-ı
Hakkın huzuruna ruhen, cismen,
hâlen çıkması mu’cizesi.
mübarek:
feyizli, bereketli.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
mükâleme:
konuşma, karşılıklı ko-
nuşma, söyleşme.
mü’min:
iman eden, inanan.
nevi:
çeşit.
resul:
elçi, Allah’ın elçisi, haberci,
peygamber.
resul-i Ekrem:
çok cömert, ke-
rîm olan peygamber, Hz. Muham-
med (a.s.m.).
sırr-ı hikmet:
hikmet sırrı, herke-
sin bilmediği gizli sebep.
sual:
soru.
tahattur:
hatırlama, hatıra getir-
me.
tahsin:
muhafaza altına alma, ko-
ruma.
takdir:
kıymet verme, ölçme,
ölçüye vurma, değer biçme.
tasdik:
doğruluğunu kabul et-
me, doğrulama, gerçekliğini
kabul etme.
tasvip:
münasip görme, uy-
gun bulma, uygun sayma.
teâlî:
yükselme, yücelme, çok
yüce olma.
tefsir:
Kur’ân-ı Kerîm’i açıkla-
mak maksadıyla yazılan ki-
tap.
teşehhüt:
namazda her otu-
ruşta tahiyyat duasını okuma
ve bu duayı okuyacak kadar
oturma.
zikir:
anılma.
1.
Allah dilemiş ne güzel yaratmış, ne bereketli ve mübarek kılmış.
2.
Bütün canlıların hayatları boyunca yaptıkları tesbihat ve fıtrî hediyeler Allah’a mahsustur.
Bereket ve tebrike sebep mübarek mahlûk, tohum, çekirdek, dâne, yumurta; ruh sahiple-
rinin hususî ibadetleri; kâmil insan ve Allah’a yakın meleklerin nuranî ve yüksek ibadetleri
hep Allah’a mahsustur. (Müslim, Salât: 56, 60, 62; Tirmizî, Salât: 100; Neseî, Tatbik: 23; Dari-
mî, Salât: 84, 92.)
3.
Bütün canlıların hayatları boyunca yaptıkları tesbihat ve fıtrî hediyeler Allah’a aittir.
f
ihriST
| 1190 | Şualar