ÜçÜNCÜ MESElE
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
310
üstadımız, eskişehir hapsi Medrese-i Yusufiyesi-
nin penceresinden, bir Cumhuriyet Bayramında
oturup bakarken, karşısındaki lise mektebinin kızla-
rının gülerek raksettiklerini görmüş, o zaman ma-
nevî bir sinema ile o rakseden kızların elli sene son-
raki vaziyetlerini müşahede ederek, onların kırk-el-
lisinin elli sene sonra kabirde toprak olarak azap
çektiklerini ve on tanesinin yetmiş-seksen yaşında,
çirkinleşerek gençliklerinde iffetlerini muhafaza et-
mediklerinden herkesin nefret nazarlarını kendi
üzerlerine çektiklerini üstadımız görmüş. onların o
acınacak hâllerine gözlerinden yaşlar akıtarak ağlar.
Ve bu ağlayışını bir kısım hapis arkadaşları merak
edip sorarlar. üstadımız da gayet açık deliller ve
kuvvetli misallerle ehl-i dalâlet ve sefahatin şimdiki
şu gayrimeşru keyiflerini ve eğlencelerini, elli sene
sonraki istikbal hâdisatını gösteren bir sinema bu-
lunsa, onların bu gülmelerine ve bu gayrimeşru ke-
yiflerine nefretler ve teellümlerle ağlayacaklarını
izah etmiş. Ve karşısına çıkan ve sefahat ve dalâle-
ti terviç eden insî ve bir şeytan gibi olan şahs-ı ma-
nevîyi çok cihetlerle ilzam ederek başını dağıtmış.
Bu hususu merak edenler bu üçüncü Meseleyi dik-
katle okumalıdırlar.
DörDÜNCÜ MESElE
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
316
Bu Meselenin
Gençlik Rehberi’
nde gayet güzel
izahı var. Bazı talebeler siyaseti perde ederek
azap:
günahlara karşı ahirette çe-
kilecek ceza.
cihet:
yan, yön, taraf.
dalâlet:
iman ve İslâmiyetten ay-
rılmak, azmak, doğru yoldan ay-
rılma, azma, batıla yönelme.
delil:
kanıt.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; yoldan
çıkanlar, azgın ve sapkın kimse-
ler.
gayrimeşru:
meşru olmayan, di-
ne aykırı, kanunsuz.
hâdisat:
yeni olan şeyler, hâdise-
ler, olaylar.
iffet:
namus, ırz.
ilzam:
susturma, cevap veremez
hâle getirme.
insî:
insana ait, insanla ilgili.
istikbal:
gelecek, gelecek zaman,
ati.
izah:
açıkça ortaya koyma, açık-
lama yapma, bir konuyu ayrıntı-
larıyla ortaya koyma, eksiksiz an-
latma.
kabir:
ölüleri defnetmek için ka-
zılan çukur, mezar, sin, merkad.
büyük, ulu.
Medrese-i Yusufiye:
Yusuf’un
medresesi, Hz. Yusuf’un (a.s.) ifti-
ra, haksızlık ve zulüm ile ha-
piste kalmasından kinaye ola-
rak, iman ve Kur’ân’a hizme-
tinden dolayı tevkif edilenle-
rin hapsedildiği yer manasın-
da, hapishane.
mektep:
eğitim ve öğretim
kuruluşu, ilim ve irfan öğreni-
len yer, okul.
misal:
örnek.
muhafaza:
koruma, saklama.
müşahede:
bir şeyi gözle gör-
me, seyrederek anlama, sey-
retme.
nazar:
göz atma, bakma, ba-
kış.
nefret:
ürküp kaçma, bir şey-
den kaçınma.
raks:
oynama, dans etme, sıç-
rayarak oynama, dans.
sefahat:
yasak şeylere, zevk
ve eğlenceye aşırı derecede
düşkünlük.
siyaset:
devletler arası ilişki-
ler ilmi, diplomasi.
şahs-ı manevî:
manevî şahıs;
belli bir şahıs olmayıp, kendi-
sine bir şahıs gibi muamele
edilen şirket, cemaat, cemi-
yet gibi ortaklıklar; belli bir ki-
şi olmayıp bir cemaatten mey-
dana gelen manevî şahıs.
şeytan:
tamamen kötü olan
ve kötülüğe teşvik eden var-
lık.
talebe:
istekliler, talep eden-
ler.
teellüm:
elemlenme, tasalan-
ma, dertlenme, üzülme, üzün-
tü duyma.
terviç:
revaç verme, kıymet
ve değerini arttırma.
üstat:
bir ilim veya sanatta
üstün olan kimse.
vaziyet:
durum, hal.
f
ihriST
| 1204 | Şualar