Sözler - page 98

bütün intizamat›, hatta hükûmeti inkâr etmeye mecbur
olursun. Ve bütün vaki olan icraat›n vücudunu tekzip et-
mek lâz›m gelir. O vakit sana insan ve zîfluur denilmez;
Sofestaîlerden daha ak›ls›z olursun.
Sak›n zannetme; tebdil-i memleket delilleri bu “On ‹ki
Suret”e münhas›rd›r. Belki, had ve hesaba gelmez ema-
reler, deliller var ki; flu karars›z, mütegayyir memleket,
zevalsiz, müstakar bir memlekete tahvil edilecektir.
Hem, had ve hesaba gelmez iflaretler, alâmetler var ki;
bu ahali, flu muvakkat misafirhanelerden al›nacak, salta-
nat›n makarr-› daimîsine gönderilecek.
Bahusus, gel sana On ‹ki Suret kuvvetinden daha kuv-
vetli bir bürhan daha gösterece¤im.
‹flte gel, bak! fiu uzaktaki görünen cemaat-i azîme
içinde, evvel adada gördü¤ümüz büyük niflan sahibi ya-
ver-i ekrem bir tebligatta bulunuyor; gidelim, dinleyelim.
Bak, o parlak yaver-i ekrem, bak o yüksekte talik edilmifl
ferman-› azam› ahaliye bildiriyor ve diyor ki:
“Haz›rlan›n›z; baflka, daimî bir memlekete gideceksi-
niz. Öyle bir memleket ki, bu memleket ona nispeten bir
zindan hükmündedir.
1
Padiflah›m›z›n makarr-› saltanat›-
na gidip, merhametine, ihsanlar›na mazhar olacaks›-
n›z—e¤er güzelce bu ferman› dinleyip itaat etseniz! Yok-
sa, isyan edip dinlemezseniz, müthifl zindanlara at›lacak-
s›n›z,” gibi tebligatta bulunuyor.
ahali:
halk.
alâmet:
iz, belirti, iflaret.
bahusus:
özellikle.
bürhan:
delil, ispat vas›tas›.
cemaat-i azîme:
büyük cemaat.
delil:
kan›t.
emare:
eser, belirti.
ferman:
yaz›l› emir, buyruk.
ferman-› azam:
en büyük yaz›l›
emir, buyruk.
had ve hesaba gelmez:
say›s›z
ve s›n›rs›z.
hükmünde:
yerinde, de¤erinde.
icraat:
yap›lan ifller, faaliyetler.
ihsan:
iyilik etme, güzel davran-
ma.
inkâr:
kabul etmeme, inanma-
ma.
intizamat:
düzenlemeler, düzen-
ler.
isyan:
emre ayk›r› hareket etme,
bafl kald›rma.
itaat:
emre göre hareket etme.
lâz›m:
gerek.
makarr-› daimî:
sürekli merkez,
sürekli kal›nacak yer, daimî otur-
ma yeri.
makarr-› saltanat:
hâkimiyet
merkezi.
mazhar:
kavuflma, eriflme.
mecbur olmak:
zorunda kalmak.
merhamet:
ac›mak, flefkat gös-
termek, iyilik etmek.
misafirhane:
yolculuk esnas›nda
kal›nan yer.
muvakkat:
geçici.
münhas›r:
has, s›n›rl›.
müstakar:
yerleflmifl, sabit.
mütegayyir:
de¤iflen, baflkala-
flan.
müthifl:
dehflet veren, korkunç.
nispeten:
k›yasla, oranla.
niflan:
yap›lan görevi gösteren
iflaret.
saltanat:
hâkimiyet, hükümran-
l›k.
Sofestaî:
her fleyin varl›¤›n› inkâr
edenler.
suret:
tarz, yol.
tahvil:
bir hâlden bir hale getir-
me.
talik edilmifl:
as›lm›fl, as›l›.
tebdil-i memleket:
memleketin
baflka flekle dönüflmesi.
tebligat:
bildirmeler, bir emri ya
da haberi baflkalar›na ulaflt›rma-
lar.
tekzip:
yalanlama.
vaki:
meydana gelmifl, ol-
mufl.
vücut:
varl›k, gerçekleflme.
yaver-i ekrem:
en de¤erli ve
en cömert memur.
zannetme:
sanma.
zevalsiz:
sona ermeyen, yok
olmayan.
zindan:
hapishane.
zîfluur:
fluurlu, fluur sahibi.
1
. Dünya mü'minin zindan›, kâfirin Cenneti hükmünde oldu¤u hakk›nda bkz.
Müslim
, Züht: 1;
Tirmizî
, Züht: 16;
‹bni Mâce
, Züht: 3;
Müsned
, 2:197, 323, 389, 485.
98 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ
1...,88,89,90,91,92,93,94,95,96,97 99,100,101,102,103,104,105,106,107,108,...1482
Powered by FlippingBook