Sözler - page 89

Bu misafirhanelerdeki muvakkat nüzhetgâhlar kadar a¤›r
gelmez. Madem numunelerini göstermek için befl alt›
gün seyrangâhlara bu kadar masraf ediyor, bu memleke-
ti kurdu; elbette, hakikî hazinelerini, kemalât›n›, hüner-
lerini makarr-› saltanat›nda öyle bir tarzda gösterecek,
öyle seyrangâhlar açacak ki, ak›llar› hayrette b›rakacak.
Demek bu meydan-› imtihanda olanlar, bafl›bofl de¤il-
ler; saadet saraylar› ve zindanlar onlar› bekliyorlar.
Alt›nc› Suret:
‹flte gel, bak. Bu muhteflem flimendiferler, tayyareler,
teçhizatlar, depolar, sergiler, icraatlar gösteriyorlar ki,
perde arkas›nda pek muhteflem bir saltanat vard›r;
(HAfi‹YE)
SÖZLER | 89
O
NUNCU
S
ÖZ
me ve içmeleri olmayan, çeflitli
flekillere girebilen, göze her za-
man görülemeyen, Allah’›n emir-
lerine tam itaat eden mahlûk.
meflegâh:
mefle a¤açlar›n›n bu-
lundu¤u yer.
meydan-› imtihan:
imtihan mey-
dan›, dünya.
misafirhane:
gelip geçen insanla-
r›n geçici kal›p a¤›rland›¤› yer.
misillü:
gibi.
muhteflem:
haflmetli, ihtiflaml›,
görkemli, harika, çok büyük.
murassa:
süslü.
murassaat:
süslemeler.
muvakkat:
geçici, fânî.
müdafaa:
savunma, korunma.
müzeyyen:
süslü, bezenmifl, do-
nanm›fl.
nazar-› fluhut:
görüfl, bak›fl.
nebat:
bitki.
nebatat:
bitkiler.
nihayetsiz:
sonsuz, say›s›z.
niflan:
yap›lan görevi gösteren
iflaret.
numune:
örnek, misal.
nüzhetgâh:
gezinti ve seyir yeri.
ordugâh:
ordunun konaklad›¤›
yer.
rengârenk:
renk renk.
resmigeçit:
önemli günlerde ya-
p›lan geçifl töreni.
rûy-i zemin:
yeryüzü.
saadet:
mutluluk.
saltanat:
hâkimiyet, hükümran-
l›k egemenlik; sulta.
sanat-› Rabbanî:
Allah’›n sanat›.
serâser:
bafltan bafla, tamam›yla.
seyrangâh:
manzaral› gezinti ye-
ri.
sultan:
padiflah; Allah.
Sultan-› Ezelî:
ezelî sultan; kud-
ret, kuvvet ve hükümranl›¤›n›n
bafllang›c› olmayan Allah.
süngü:
tüfe¤in ucuna tak›lan bü-
yük b›çak.
flahane:
mükemmel, muhteflem.
flimendifer:
tren.
fluur:
anlama, tan›ma ve kavra-
ma gücü; anlay›fl, bilinç.
taife:
grup, kafile, tak›m.
taife-i nebat:
bitki çeflitleri.
tarz:
flekil, suret.
tayyare:
uçak.
teçhizat:
araç ve gereç, donan›m.
temsil:
benzetme.
teflhir:
gösterme, sergileme.
usul:
metot, yol, tarz, flekil.
zemin:
yeryüzü.
zindan:
hapishane.
cihad:
savafl.
cihazat:
maddî manevî alet-
ler, araç ve gereçler.
emr-i ‹lâhî:
Allah’›n emri.
emr-i Rabbaniye:
Allah’›n
emri.
enva-› cünud:
ordular›n çe-
flitleri.
eflcar:
a¤açlar.
f›trat-› ‹lâhiye:
Allah’›n varl›k-
lar› farkl› yap›larda ve görev-
lerde yaratmas›.
forma:
resmî elbise.
harp usulü:
savafl takti¤i.
hafliye:
aç›klay›c› not, dipnot.
h›fz-› hayat:
hayat›n korun-
mas›.
hüner:
ustal›k, beceri, maha-
ret, yetenek.
icraat:
yap›lan ifller, uygula-
malar.
ihsan:
iyilik etme, ikram et-
me; bir fley verme.
ins:
insan.
iflhat:
flahitlik.
kemalât:
mükemmellikler,
sahip olunan kabiliyetler.
makarr-› saltanat:
hâkimiyet
merkezi.
manevra:
deneme ve e¤itim,
tatbikat.
melek:
Allah’›n nurdan yarat-
t›¤›, iradeleri, cinsiyetleri, ye-
1.
“Ol!” der; oluverir. (Yâsin Suresi: 82.)
HAfi‹YE:
Meselâ, nas›l flu zamanda manevra meydan›nda, harp usulün-
de “Silâh al, süngü tak!” emriyle koca bir ordu bafltan bafla dikenli bir me-
flegâha benzedi¤i gibi; her bir bayram gününde, resmigeçit için, “Forma-
lar›n›z› tak›p niflanlar›n›z› as›n›z!” emrine karfl›, ordugâh serâser, ren-
gârenk çiçek açm›fl müzeyyen bir bahçeyi temsil etti¤i misillü; öyle de,
rûy-i zemin meydan›nda, Sultan-› Ezelî’nin nihayetsiz enva-› cünudundan
melek ve cin ve ins ve hayvanlar gibi fluursuz nebatat taifesi dahi h›fz-› ha-
yat cihad›nda, emr-i
1
o
¿ƒo
µ n
«n
a r
øo
c
ile, “Müdafaa için silâhlar›n›z› ve cihaza-
t›n›z› tak›n›z!” emr-i ‹lâhîyi ald›klar› vakit, zemin bafltan afla¤›ya bütün on-
daki dikenli a¤açlar ve nebatlar süngücüklerini takt›klar› zaman, aynen
süngülerini takm›fl muhteflem bir ordugâha benziyor.
Hem, bahar›n her bir günü, her bir haftas› birer taife-i nebatat›n birer
bayram› hükmünde oldu¤u için, her bir taifesi dahi kendi Sultan›n›n o ta-
ifeye ihsan etti¤i güzel hediyeleri teflhir için, ona takt›¤› murassa niflanla-
r› birer resmigeçit tarz›nda, o Sultan-› Ezelî’nin nazar-› fluhut ve iflhad›na
arz etti¤inden ve öyle bir vaziyet gösterdi¤inden, bütün nebatat ve eflcar,
güya “Sanat-› Rabbaniye murassaat›n› ve çiçek ve meyve denilen f›trat-›
‹lâhiyenin niflanlar›n› tak›n›z, çiçekler aç›n›z!” emr-i Rabbaniyeyi dinliyor-
lar ki, rûy-i zemin dahi gayet muhteflem bir bayram gününde, flahane
1...,79,80,81,82,83,84,85,86,87,88 90,91,92,93,94,95,96,97,98,99,...1482
Powered by FlippingBook