padiflaha mahsus bir büyük foto¤raf kurulmufl ki,
(HAfiYE)
bütün bu yerlerde ne cereyan eder, suretini alyorlar. De-
mek, o zat emretmifl ki, mülkünde cereyan eden bütün
muamele ve ifller zaptedilsin. Demek oluyor ki, o zat-
muazzam bütün hâdisat kaydettirir, suretini alr. flte flu
dikkatli hfz ve muhafaza, elbette bir muhasebe içindir.
fiimdi, en adî raiyetin en adî muamelelerini ihmal et-
meyen bir Hâkim-i Hafîz, hiç mümkün müdür ki, raiye-
tin en büyüklerinden en büyük amellerini muhafaza et-
mesin, muhasebe etmesin, mükâfat ve mücazat verme-
sin. Hâlbuki, o zatn izzetine ve gayretine dokunacak ve
flen-i merhameti hiç kabul etmeyecek muameleler, o bü-
yüklerden sudûr ediyor. Burada cezaya çarpmyor.
Demek, bir mahkeme-i kübraya braklyor.
Sekizinci Suret:
Gel, ondan gelen bu fermanlar sana okuyaca¤m.
Bak, mükerrer vadediyor ve fliddetli tehdit ediyor ki:
Sizleri oradan alp, makarr- saltanatma getirece¤im ve
SÖZLER | 91
O
NUNCU
S
ÖZ
kesretli:
çok, fazla.
kuvve-i hafza:
hafza duygusu.
kütük:
flahsî bilgilerin yazld¤
büyük defter, nüfus kütü¤ü.
Levh-i Mahfuz:
Allahn ezelî il-
miyle kâinatta olmufl ve olacak
fleylerin yazl oldu¤u levha.
Levh-i Mahfuz-u Azam:
Allahn
ezelî ilminin kâinatta olmufl ve
olacak fleyleri takdir etti¤i mane-
vî levha, ilm-i ezelî.
mahkeme-i kübra:
ahiretteki
büyük mahkeme.
mahsus:
ait, has, lâyk.
makarr- saltanat:
hâkimiyet
merkezi.
menba:
kaynak, bir fleyin çkt¤
yer.
muamele:
davranfl.
muhafaza:
koruma, saklama.
muhasebe:
hesaplaflma.
mücazat:
ceza.
mükâfat:
ödül.
mükerrer:
tekrarla, birçok kere.
mülk:
ülke.
raiyet:
halk.
sudûr:
meydana çkma, olma.
suret:
resim, görüntü.
flen-i merhamet:
merhametin,
flefkatin gere¤i.
tahakkuk-u vücut:
varl¤n ger-
çekleflmesi, varl¤n meydana çk-
mas.
tehdit:
göz da¤ verme, birisini
korkutma.
tereflfluh:
szma, sznt yapma.
tereflfluhat:
damlamalar, sznt-
lar.
vaat:
söz verme, bir fleyi yapaca-
¤n söyleme.
zaptetmek:
kaydetmek.
zat:
flahs, kifli.
zat- muazzam:
büyük flahs,
azametli kifli.
adî:
küçük, de¤ersiz, basit.
amel:
fiil, ifl, emek.
benî:
o¤ullar, çocuklar.
benîbefler:
insano¤lu.
befler:
insan, insanlk, âde-
mo¤lu.
beyan:
anlatma, bildirme,
izah etme.
cereyan:
oluflma, meydana
gelme.
ceza:
suçun karfll¤.
cüzdan:
flahsî bilgilerin yazl-
d¤ küçük defter, nüfus cüz-
dan.
defter-i ekber:
en büyük
defter.
defter-i kebir:
büyük defter,
kütük defteri.
ferman:
emir, buyruk.
gayret:
mukaddes de¤erlere
saldrld¤nda uyanan duygu.
hâdisat:
olaylar, yaflananlar.
hafza-i kübra:
en büyük ha-
fza.
Hâkim-i Hafîz:
her fleyi koru-
yan ve her fleye hükmeden,
Allah.
hafliye:
dipnot.
hfz:
saklama, koruma, mu-
hafaza.
ihmal:
önemsememe, dik-
katsizlik.
ihsas:
hissettirme, sezdirme.
ispat:
kantlama, delille do¤-
rulu¤unu ortaya koyma.
iflar:
yaz ile anlatma, bildir-
me.
iflar etmek:
yaz ile anlat-
mak, bildirmek.
iflmam:
hissettirme, bildirme.
izzet:
fleref, yücelik, büyük-
lük.
HAfiYE:
fiu Suretin iflaret etti¤i manalarn bir ksm Yedinci Hakikatte
beyan edilmifl. Yalnz, burada padiflaha mahsus bir büyük foto¤raf iflare-
ti ve hakikati Levh-i Mahfuz demektir. Levh-i Mahfuzun tahakkuk-u vücu-
du Yirmi Altnc Sözde flöyle ispat edilmifl ki: Nasl küçük küçük cüzdan-
lar, büyük bir kütü¤ün vücudunu ihsas eder ve küçük küçük senetler bir
defter-i kebirin bulundu¤unu iflar eder ve küçük kesretli tereflfluhatlar bü-
yük bir su menban iflmam eder; aynen öyle de, küçük küçük cüzdanlar
hükmünde, hem birer küçük Levh-i Mahfuz manasnda, hem büyük
Levh-i Mahfuzu yazan kalemden tereflfluh eden küçük küçük noktalar su-
retinde olan benî beflerin kuvve-i hafzalar, a¤açlarn meyveleri, meyve-
lerin çekirdekleri, tohumlar, elbette bir hafza-i kübray, bir defter-i ekbe-
ri, bir Levh-i Mahfuz-u Azam ihsas eder, iflar eder ve ispat eder, belki
keskin akllara gösterir.