zulmü, sefahati irtikâp ediyor. Ahali de ona çok iliflmi-
yorlar. Di¤er arkadafl ona dedi ki:
Ne yapyorsun? Ceza çekeceksin, beni de belâya so-
kacaksn. Bu mallar mirî maldr. Bu ahali, çoluk çocu-
¤uyla asker olmufllar veya memur olmufllar. fiu ifllerde si-
vil olarak istihdam ediliyorlar. Onun için sana çok iliflmi-
yorlar. Fakat, intizam fledittir. Padiflahn her yerde tele-
fonu var ve memurlar bulunur. Çabuk git, dehalet et
dedi.
Fakat, o sersem inat edip dedi:
Yok, mirî mal de¤il, belki vakf maldr, sahipsizdir;
herkes istedi¤i gibi tasarruf edebilir. Bu güzel fleylerden
istifadeyi menedecek hiçbir sebep görmüyorum. Gö-
zümle görmezsem inanmayaca¤m dedi. Hem, feyleso-
fâne çok safsatiyat söyledi.
kisi arasnda ciddî bir münazara bafllad. Evvelâ, o ser-
sem, dedi:
Padiflah kimdir; tanmam?
Sonra, arkadafl ona cevaben, Bir köy muhtarsz
olmaz, bir i¤ne ustasz olmaz, sahipsiz olamaz, bir harf
kâtipsiz olamaz; biliyorsun. Nasl oluyor ki, nihayet dere-
cede muntazam flu memleket hâkimsiz olur? Ve bu
kadar çok servet ki, her saatte bir flimendifer
(HAfiYE)
ga-
ipten gelir gibi, kymettar, musanna mallarla dolu gelir.
SÖZLER | 83
O
NUNCU
S
ÖZ
muntazam:
düzgün, düzenli.
musanna:
sanatl.
münazara:
tartflma.
nihayet:
son derece.
safsatiyat:
görünüflte do¤ru, ha-
kikatte yanlfl olan kyaslar.
sefahat:
faydasz, zararl, haram
ve yasak fleylere düflkünlük.
sersem:
dengesiz, akl ve zihni
karflmfl olan, da¤nk, ölçüsüz ki-
fli; beyinsiz.
sivil:
asker olmayan, baflbozuk.
fledit:
fliddetli.
flimendifer:
tren.
tasarruf:
kullanma.
vakf mal:
halkn faydasna su-
nulmufl mal.
zulüm:
hakszlk, eziyet, kötülük.
ahali:
halk.
belâ:
büyük sknt.
ciddî:
önemli, gerçek.
dehalet:
s¤nmak, aman di-
leme, af dileme.
evvelâ:
öncelikle, ilk olarak.
feylesofâne:
filozof gibi.
gaip:
görünmeyen, kayp.
hâkim:
idareci, hükümdar.
hafliye:
açklayc not, dipnot.
inat:
srar etme, ayak direme.
intizam:
düzen.
irtikâp:
yapmak, ifllemek.
istifade:
faydalanma.
istihdam:
hizmet ettirme, ça-
lfltrma.
kâtip:
yazan, yazc.
kymettar:
de¤erli, kymetli.
mahzen-i erzak:
yiyecek de-
posu.
men etmek:
yasaklamak.
mirî:
devlete ait.
muhtar:
seçilmifl köy veya
mahalle yöneticisi.
HAfiYE:
Seneye iflarettir. Evet, bahar mahzen-i erzak bir vagondur; ga-
ipten gelir.