76 | SÖZLER
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
zevalsiz ve nihayetsiz rahmetinin iltifat›na iltica edip, he-
saps›z nimetlerine karfl› flükür ve hamd ederek; izzet-i ru-
bubiyetine karfl› zelilâne rükûa gidip, sermediyet-i ulûhi-
yetine karfl› mahviyetkârâne secde ederek; hakikî bir te-
selli-i kalp, bir rahat-› ruh bulup, huzur-u kibriyas›nda ke-
merbeste-i ubudiyet olmak demek olan asr namaz›n› k›l-
mak ne kadar ulvî bir vazife, ne kadar münasip bir hizmet,
ne kadar yerinde bir borc-u f›trat eda etmek; belki gayet
hofl bir saadet elde etmek oldu¤unu, insan olan anlar.
•
Ma¤rip vaktinde
—ki, o zaman—hem k›fl›n bafllama-
s›nda yaz ve güz âleminin nazenin ve güzel mahlûkat›n›n
veda-i hazinânesi içinde gurup etmesinin zaman›n› and›-
r›r; hem, insan›n vefat›yla bütün sevdiklerinden bir firak-›
elîmâne içinde ayr›l›p kabre girmek zaman›n› hat›rlat›r;
hem, dünyan›n zelzele-i sekerat içinde vefat›yla bütün se-
kenesi baflka âlemlere göçmesi ve bu dâr-› imtihan lâm-
bas›n›n söndürülmesi zaman›n› and›r›r, hat›rlat›r; ve ze-
valde gurup eden mahbuplara perestifl edenleri fliddetle
ikaz eder bir vakittir.
‹flte, akflam namaz› için, böyle bir vakitte, f›traten bir
Cemal-i Bâkî’ye âyine-i müfltak olan ruh-u befler,
• flu azîm iflleri yapan ve bu cesim âlemleri çeviren,
tebdil eden Kadim-i Lemyezel ve Bâkî-i Lâyezal’in arfl-›
azametine yüzünü çevirip, bu fânîlerin üstünde
1
o
ô n
Ñr
cn
G *n
G
deyip, onlardan ellerini çekip, hizmet-i Mevlâ için el ba¤-
lay›p, Daim-i Bâkî’nin huzurunda k›yam edip;
2
! o
ór
ªn
ë r
dn
G
demekle kusursuz kemaline, misilsiz cemaline, nihayetsiz
âlem:
mevsim.
arfl-› azamet:
Cenab-› Hakk›n bü-
yüklü¤ünün arfl›.
asr:
ikindi namaz› vakti.
âyine-i müfltak:
Allah’› görmeyi
çok özleyen ayna gibi olan insan.
azîm:
büyük, yüce.
Bâkî-i Lâyezal:
asla yok olmaya-
cak ve sonu bulunmayacak olan
Allah.
borc-u f›trat:
yarat›l›fl borcu.
cemal:
güzellik, hüsün.
Cemal-i Bâkî:
sonsuz ve ebedî
olan nihayetsiz güzellik sahibi Al-
lah.
cesim:
çok büyük.
Daim-i Bâkî:
bekas› sürekli kesin-
tisiz olan Allah.
dâr-› imtihan:
imtihan salonu.
ebed:
sonsuzluk.
eda:
yerine getirme, ödemek.
ezel:
bafllang›c› olmayan.
fânî:
geçici, ölümlü.
firak-› elîmâne:
ac› veren ayr›l›k.
f›traten:
yarat›l›fltan.
gurup eden:
kaybolan, batan.
hakikî:
gerçek.
hamd:
övme, flükretme.
hizmet-i Mevlâ:
Allah için görev
yapma.
huzur-u kibriya:
ulu, yüce kat.
ikaz:
uyand›rma, uyarma.
iltica:
s›¤›nma.
iltifat:
ilgi, ikram.
izzet-i rububiyet:
Allah’›n yara-
t›klar› terbiyede gösterdi¤i izzet.
kabir:
mezar.
Kadim-i Lemyezel:
öncesi ve
sonras› olmayan Allah.
kemal:
olgunluk, mükemmellik.
kemerbeste-i ubudiyet:
kulluk
için el ba¤lama.
k›yam:
ayakta durma.
ma¤rip:
akflam.
mahbup:
sevgili, sevilen.
mahlûkat:
yarat›klar.
mahviyetkârâne:
alçak gönüllü
bir tarzda.
minnet:
iyili¤e karfl› duyulan flü-
kür hissi.
misilsiz:
benzersiz.
münasip:
uygun, denk.
nazenin:
lâtif, nazl›.
nihayetsiz:
sonsuz.
nimet:
ihsan, ba¤›fl, ikram.
perestifl:
tapar derecesinde
sevme.
rahat-› ruh:
ruhun rahat›.
rahmet:
flefkat etme, esirge-
me.
ruh-u befler:
insan ruhu.
rükû:
namazda e¤ilmek.
saadet:
mutluluk.
secde:
namazda al›nla burun
de¤ecek flekilde bafl› yere
koyma.
sekene:
sakinler, oturanlar.
sermediyet-i ulûhiyet:
Al-
lah’›n ilâhl›¤›n›n sonsuzlu¤u.
flükür:
memnunluk göster-
me.
tebdil:
de¤ifltirme.
teselli:
ferahland›rma.
ulvî:
yüce, yüksek.
veda-i hazinâne:
hüzünlü bir
flekilde ayr›lmak.
vefat:
ölüm.
zelilâne:
alçakça, horca, ha-
kirce.
zelzele-i sekerat:
ölüm an›n-
daki titreme.
zeval:
sona erme, yok olma.
1.
Allah en büyüktür, en yücedir.
2.
Ezelden ebede her türlü hamd, flükür, övgü ve minnet Allah’a mahsustur. (Fatiha Suresi: 2.)