72 | SÖZLER
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
Hem, rububiyetin nihayetsiz hazine-i rahmeti de ister
ki, abd, kendi ihtiyac›n› ve bütün mahlûkat›n fakr ve ih-
tiyacat›n› sual ve dua lisan›yla izhar ve Rabbinin ihsan ve
in’amat›n› flükür ve sena ile ve
1
! o
ór
ªn
ë r
dn
G
ile ilân etsin.
Demek, namaz›n ef’al ve akvali, bu manalar› tazam-
mun ediyor ve bunlar için taraf-› ‹lâhîden vazedilmifller.
Üçüncü Nükte:
Nas›l ki, insan, flu âlem-i kebirin bir
misal-i musa¤¤ar›d›r. Ve Fatiha-i fierife flu Kur’ân-› Azî-
müflflan’›n bir timsal-i münevveridir. Namaz dahi, bütün
ibadat›n enva›n› flamil bir fihriste-i nuraniyedir. Ve bütün
esnaf-› mahlûkat›n elvan-› ibadetlerine iflaret eden bir ha-
rita-i kudsiyedir.
Dördüncü Nükte:
Nas›l ki, haftal›k bir saatin saniye
ve dakika ve saat ve günlerini sayan milleri birbirine ba-
karlar, birbirinin misalidirler ve birbirinin hükmünü al›r-
lar. Öyle de, Cenab-› Hakk›n bir saat-i kübras› olan flu
âlem-i dünyan›n, saniyesi hükmünde olan gece ve gün-
düz deveran› ve dakikalar› sayan seneler ve saatleri sayan
tabakat-› ömr-ü insan ve günleri sayan edvar-› ömr-ü
âlem birbirine bakarlar, birbirinin misalidirler ve birbiri-
nin hükmündedirler ve birbirini hat›rlat›rlar.
• Meselâ
fecir zaman›
—tulûa kadar—evvel-i bahar za-
man›na, hem insan›n rahm-› madere düfltü¤ü âvân›na,
hem semavat ve arz›n alt› gün hilkatinden birinci günü-
ne benzer ve hat›rlat›r ve onlardaki fluunat-› ‹lâhiyeyi ih-
tar eder.
abd:
kul.
akval:
sözler, konuflmalar.
âlem-i dünya:
dünya âlemi.
âlem-i kebir:
büyük âlem.
arz:
yer.
âvân:
zamanlar.
Cenab-› Hak:
Allah.
deveran:
dolafl›m.
ebed:
sonsuzluk.
edvar-› ömr-ü âlem:
kâinat öm-
rünün devirleri.
ef’al:
hareketler.
elvan-› ibadet:
de¤iflik kulluk gö-
revleri.
enva:
çeflitler.
esnaf-› mahlûkat:
yarat›lm›fllar›n
cinsleri.
evvel-i bahar:
bahar›n bafllang›c›.
ezel:
bafllang›çs›zl›k.
fakr:
fakirlik, yoksulluk.
fecir:
tan yerinin a¤armas›.
fihriste-i nuraniye:
nurlu liste.
hamd:
methetme, övme, yücelt-
me.
harita-i kudsiye:
kudsî harita.
hazine-i rahmet:
rahmet hazine-
si.
hilkat:
yarat›l›fl.
hükmünde:
de¤erinde.
ibadat:
kulluk görevleri.
ihsan:
iyilik.
ihtar:
dikkat çekme.
ihtiyacat:
ihtiyaçlar.
in’amat:
nimetlendirmeler.
izhar:
gösterme.
Kur’ân-› Azîmüflflan:
flan› yüce
Kur’ân.
lisan›yla:
diliyle.
mahlûkat:
yarat›klar.
mahsus:
lây›k, kifliye özel.
meselâ:
örne¤in.
mil:
dönmeyi sa¤layan ve kolay-
laflt›ran mihver, nokta.
minnet:
iyili¤e karfl› duyulan te-
flekkür hissi.
misal-i musa¤¤ar:
küçültülmüfl
örnek.
nihayetsiz:
sonsuz.
Rab:
terbiye edici Allah.
rahm-› mader:
ana rahmi.
rububiyet:
Cenab-› Hakk›n
terbiye etmesi ve idaresi al-
t›nda bulundurmas› vasf›.
saat-i kübra:
en büyük saat.
semavat:
gökler.
sena:
övmek.
sual:
isteme.
flamil:
içine alan.
fluunat-› ‹lâhiye:
Allah’›n iflle-
ri.
flükür:
Allah’›n nimetlerine
karfl› memnunluk gösterme.
tabakat-› ömr-ü insan:
insan
ömrünün tabakalar›, safhala-
r›.
taraf-› ‹lâhî:
Allah taraf›ndan.
tazammun:
içinde bulundur-
ma.
timsal-i münevver:
nurlu ör-
nek.
tulû:
do¤ma zaman›.
vazetmek:
konmak, tayin et-
mek
1.
Ezelden ebede her türlü hamd, flükür, övgü ve minnet Allah’a mahsustur.