62 | SÖZLER
S
EK‹Z‹NC‹
S
ÖZ
ruh ve kalbin a¤lamas›ndan kula¤›n› kapay›p, kendi ken-
dini aldatarak, bir bahçede bulunuyor gibi o a¤ac›n mey-
velerini yemeye bafllad›. Hâlbuki, o meyvelerin bir k›sm›
zehirli ve muz›r idi.
Bir hadis-i kudsîde Cenab-› Hak buyurmufl:
1
»/
H i/
ór
Ñn
Y u
ø n
X n
ór
æp
Y Én
fn
G
Yani, “
Kulum Beni nas›l tan›rsa,
onunla öyle muamele ederim
.”
‹flte bu bedbaht adam, suizan ile ve ak›ls›zl›¤› ile, gör-
dü¤ünü adî ve ayn-› hakikat telâkki etti. Ve öyle de mu-
amele gördü. Ve görüyor. Ve görecek. Ne ölüyor ki kur-
tulsun, ne de yafl›yor; böylece azap çekiyor. Biz de, flu
mefl’umu, bu azapta b›rak›p dönece¤iz. Tâ öteki karde-
flin hâlini anlayaca¤›z.
‹flte flu mübarek ak›ll› zat gidiyor. Fakat biraderi gibi s›-
k›nt› çekmiyor. Çünkü güzel ahlâkl› oldu¤undan güzel
fleyleri düflünür, güzel hülyalar eder. Kendi kendine ünsi-
yet eder. Hem, biraderi gibi zahmet ve meflakkat çekmi-
yor. Çünkü nizam› bilir, tebaiyet eder. Teshilât görür.
Asayifl ve emniyet içinde serbest gidiyor.
‹flte bir bahçeye rast geldi; içinde hem güzel çiçek ve
meyveler var, hem bak›lmad›¤› için murdar fleyler de bu-
lunuyor. Kardefli dahi böyle birisine girmiflti. Fakat mur-
dar fleylere dikkat edip meflgul olmufl, midesini buland›r-
m›fl, hiç istirahat etmeden ç›k›p gitmiflti. Bu zat ise, “Her
fleyin iyisine bak” kaidesiyle amel edip, murdar fleylere
hiç bakmad›. ‹yi fleylerden iyi istifade etti. Güzelce istira-
hat ederek ç›k›p gidiyor.
adî:
basit, s›radan.
amel:
ifllemek, yapmak.
asayifl:
güvenlik.
ayn-› hakikat:
hakikatin ta ken-
disi.
azap:
s›k›nt›, eziyet.
bedbaht:
mutsuz, fena.
birader:
kardefl.
Cenab-› Hak:
Allah.
emniyet:
korkusuzca.
hadis-i kudsî:
manas› Allah’a, sö-
zü Hz. Muhammed’e ait olan ha-
dis.
hâl:
durum, vaziyet.
hülya:
hayal.
istifade:
yararlanma, faydalan-
ma.
istirahat:
dinlenme.
kaide:
kural, prensip.
kul:
insan.
mefl’um:
u¤ursuz, bedbaht.
meflakkat:
s›k›nt›, güçlük.
meflgul olmak:
ilgilenmek.
muamele etmek:
davranmak.
muamele görmek:
karfl›l›k gör-
mek.
murdar:
pis, kirli.
muz›r:
zararl›.
mübarek:
u¤urlu, hay›rl›.
nizam:
ölçü, düzen.
rast gelmek:
karfl›laflmak.
suizan:
kötü düflünceye sa-
hip olma.
tebaiyet:
uyma, ba¤lanma.
telâkki:
anlama, kabul etme.
teshilât:
kolayl›klar.
ünsiyet:
dostluk, yak›nl›k.
zahmet:
eziyet, zorluk.
zat:
kifli.
1.
Buharî
, Tevhit: 15;
Tirmizî
, Tevbe: 1, Züht: 51;
‹bni Mâce
, Edep: 58;
Müsned
, 2:251, 315;
Darimî
,
Rikak:22;
Müslim
, Tevbe: 1, Zikir: 2, 19.