Sözler - page 61

SÖZLER | 61
S
EK‹Z‹NC‹
S
ÖZ
Bunu dinledikten sonra güzel huylu kardefl sa¤ yola
1
$G n
¤ n
Y o
â r
? s
c
n
ƒn
J
deyip gitti. Ve nizam ve intizama tebaiye-
ti kabul etti. Ahlâks›z ve serseri olan di¤er kardefl, s›rf
serbestlik için sol yolu tercih etti. Zahiren hafif, manen
a¤›r vaziyette giden bu adam› hayalen takip ediyoruz:
‹flte bu adam, dereden tepeden afl›p, git gide, tâ hâlî
bir sahraya girdi. Birden müthifl bir seda iflitti. Bakt› ki,
dehfletli bir aslan, meflelikten ç›k›p ona hücum ediyor. O
da kaçt›. Tâ altm›fl arfl›n derinli¤inde susuz bir kuyuya
rast geldi. Korkusundan kendini içine att›. Yar›s›na kadar
düflüp, elleri bir a¤aca rast geldi, yap›flt›. Kuyunun duva-
r›nda gö¤ermifl olan o a¤ac›n iki kökü var. ‹ki fare, biri
beyaz biri siyah, o iki köke musallat olup kesiyorlar. Yu-
kar›ya bakt›, gördü ki, aslan nöbetçi gibi kuyunun bafl›n-
da bekliyor. Afla¤›ya bakt›, gördü ki, dehfletli bir ejderha
içindedir. Bafl›n› kald›rm›fl, otuz arfl›n yukar›daki aya¤›na
takarrüp etmifl. A¤z›, kuyu a¤z› gibi genifltir. Kuyunun
duvar›na bakt›, gördü ki, ›s›r›c›, muz›r haflerat etraf›n› al-
m›fllar. A¤ac›n bafl›na bakt›, gördü ki, bir incir a¤ac›d›r.
Fakat harika olarak, muhtelif, çok a¤açlar›n meyveleri,
cevizden nâra kadar bafl›nda yemiflleri var.
‹flte, flu adam, suifehminden, ak›ls›zl›¤›ndan anlam›yor
ki, bu adî bir ifl de¤ildir. Bu ifller tesadüfî olamaz. Bu acip
ifller içinde garip esrar var. Ve pek büyük bir iflleyici var
oldu¤unu intikal etmedi. fiimdi bunun kalbi ve ruh ve ak-
l›, flu elîm vaziyetten gizli feryadüfigan ettikleri hâlde;
nefs-i emmaresi, güya bir fley yokmufl gibi tecahül edip,
hâlî:
bofl, tenha.
harika: hayret uyand›ran fley.
haflerat:
böcek, akrep.
hayalen:
hayal ederek.
huy:
mizaç, ahlâk.
hücum etmek:
sald›rmak.
intikal:
anlama, kavrama.
intizam:
nizam üzere olmak.
iflleyici:
süslü ve düzgün bir flekil-
de yapan.
manen:
mana itibar›yla.
muhtelif:
çeflitli.
musallat:
devaml› olarak üzerine
gitmek.
muz›r:
zararl›.
müthifl:
dehflet veren, korkutan.
nefs-i emmare:
kötülü¤ü teflvik
eden, emreden nefis.
nizam:
düzen, kaideler.
nöbetçi:
bekçi.
rast gelmek:
karfl›laflmak.
sahra:
büyük çöl, genifl saha.
seda:
ses.
serseri:
bafl›bofl, haylaz, derbe-
der.
suifehim:
yanl›fl anlay›fl, kötüye
yorma.
takarrüp:
yaklaflmak.
takip:
arkas›ndan gitme.
tebaiyet:
uyma, ba¤lanma.
tecahül:
bilmezlikten gelme, bil-
miyor görünme.
tercih:
seçme.
tesadüfî:
rastgele, tesadüf olarak.
tevekkül:
sebeplere sar›ld›ktan
sonra neticesini Allah’a b›rakma,
neticeye r›za gösterme.
vaziyet:
durum, hâl.
zahiren:
görünüflte.
acip:
hayret uyand›ran.
adî:
basit, s›radan.
alâkadar:
ilgili.
arfl›n:
68 cm olan eski bir
uzunluk ölçüsü.
avare:
da¤›n›k, periflan.
dehfletli:
korkunç, ürkütücü.
ejderha:
büyük canavar.
elîm:
ac› veren, üzüntü veren.
esrar:
gizler, s›rlar.
feryat:
ba¤›r›p ça¤›rma.
figan:
a¤lay›p s›zlama.
garip:
flafl›rt›c›, bambaflka.
gö¤ermifl:
yeflermifl.
güya:
sanki.
1.
Allah’a tevekkül ettim (Hûd Suresi: 56.)
1...,51,52,53,54,55,56,57,58,59,60 62,63,64,65,66,67,68,69,70,71,...1482
Powered by FlippingBook