64 | SÖZLER
S
EKZNC
S
ÖZ
Sonra a¤acn baflna bakt, gördü ki, incir a¤acdr. Fa-
kat, baflnda binlerle a¤acn meyveleri vardr. O vakit bü-
tün bütün korkusu gitti. Çünkü, katî anlad ki, bu incir
a¤ac bir listedir, bir fihristedir, bir sergidir. O mahfî hâ-
kim, ba¤ ve bostanndaki meyvelerin numunelerini bir
tlsm ve bir mucize ile o a¤aca takmfl ve kendi misafir-
lerine ihzar etti¤i etimeye birer iflaret suretinde o a¤ac
tezyin etmifl olmal. Yoksa, bir tek a¤aç, binler a¤açlarn
meyvelerini vermez.
Sonra niyaza bafllad. Tâ, tlsmn anahtar ona ilham
oldu. Ba¤rd ki: Ey bu yerlerin Hâkimi! Senin bahtna
düfltüm. Sana dehalet ediyorum ve Sana hizmetkârm ve
Senin rzan istiyorum ve Seni aryorum.
Ve bu niyazdan sonra birden kuyunun duvar yarlp
flahane, nezih ve güzel bir bahçeye bir kap açld. Belki
ejderha a¤z o kapya inklâp etti. Ve aslan ve ejderha iki
hizmetkâr suretini giydiler. Ve onu içeriye davet ediyorlar.
Hatta, o aslan, kendisine musahhar bir at flekline girdi.
flte ey tembel nefsim ve ey hayalî arkadaflm! Geliniz,
bu iki kardeflin vaziyetlerini muvazene edelim. Tâ, iyilik
nasl iyilik getirir ve fenalk nasl fenalk getirir, görelim,
bilelim.
Baknz, sol yolun bedbaht yolcusu, her vakit ejderha-
nn a¤zna girmeye muntazrdr, titriyor. Ve flu bahtiyar
ise, meyvedar ve revnaktar bir bahçeye davet edilir.
Hem o bedbaht, elîm bir dehflette ve azîm bir korku
içinde kalbi parçalanyor. Ve flu bahtiyar ise leziz bir
azîm:
büyük.
baht:
ksmet, tâli'.
bahtiyar:
bahtl, mutlu, kutlu.
bedbaht:
bahtsz, mutsuz.
bostan:
bahçe.
davet:
ça¤rmak.
dehalet:
s¤nmak.
dehflet:
ürküntü.
elîm:
ac veren.
etime:
yiyecekler.
fihriste:
içindekiler; katalog.
hâkim:
hükmeden.
hayalî:
hayale dalmfl.
hizmetkâr:
hizmetçi.
ihzar:
hazrlamak.
ilham:
Allah tarafndan kalbe ih-
san edilen feyiz ve hakikatler.
inklâp:
dönmek, de¤iflme.
iflaret:
belirti.
katî:
kesin.
leziz:
çok lezzetli.
mahfî:
gizli.
meyvedar:
meyveli.
mucize:
benzerini yapmaktan
insanlarn âciz kald¤ fley.
muntazr:
beklemekte.
musahhar:
emre verilmifl, itaat-
kâr.
muvazene:
düflünme, karfl-
lafltrma.
nefis:
kendi, flahs.
nezih:
temiz, pak.
niyaz:
yalvarma, dua.
numune:
örnek, misal.
revnaktar:
göz alc , süslü.
rza:
hoflnutluk, memnunluk;
tasvip etme, kabul.
suret:
flekil, görünüfl.
suretinde:
fleklinde, tarznda.
flahane:
pek güzel.
tezyin:
süslemek, donatmak.
tlsm:
herkesin bilip çözeme-
di¤i gizli sr.
vakit:
zaman.
vaziyet:
durum.