56 | SÖZLER
Y
ED‹NC‹
S
ÖZ
Ve o iki t›ls›m ise, Cenab-› Hakka iman ve ahirete
imand›r. Evet, flu kudsî t›ls›m ile ölüm, insan-› mü’mini
zindan-› dünyadan bostan-› cinana, huzur-u Rahman’a
götüren bir musahhar at ve Burak suretini al›r. Onun
içindir ki, ölümün hakikatini gören kâmil insanlar, ölümü
sevmifller. Daha ölüm gelmeden ölmek istemifller.
1
Hem zeval ve firak, memat ve vefat ve dara¤ac› olan
mürur-u zaman, o iman t›ls›m› ile, Sâni-i Zülcelâl’in taze
taze, renk renk, çeflit çeflit mu’cizat-› nakfl›n›, havarik-›
kudretini, tecelliyat-› rahmetini, kemal-i lezzetle seyir ve
temaflaya vas›ta suretini al›r. Evet, güneflin nurundaki
renkleri gösteren âyinelerin tebeddül edip tazelenmesi
ve sinema perdelerinin de¤iflmesi daha hofl, daha güzel
manzaralar teflkil eder.
Ve o iki ilâç ise, biri sab›r ile tevekküldür. Hâl›k’›n›n
kudretine istinat, hikmetine itimatt›r. Öyle mi? Evet,
emr-i
2
o
¿ƒo
µ n
« n
a r
øo
c
’e malik bir Sultan-› Cihan’a acz tezke-
resiyle istinat eden bir adam›n ne pervas› olabilir? Zira,
en müthifl bir musibet karfl›s›nda,
3
n
¿ƒo
©p
LGn
Q p
¬ r
« n
dp
G B É s
fp
Gn
h ! É s
fp
G
deyip, itminan-› kalp ile Rabb-i Rahîm’ine itimat eder.
Evet, ârif-i billâh, aczden, mehafetullahtan telezzüz
eder. Evet, havfta lezzet vard›r. E¤er bir yafl›ndaki bir ço-
cu¤un akl› bulunsa ve ondan sual edilse: “En leziz ve en
tatl› hâletin nedir?” Belki diyecek: “Aczimi, zaaf›m› anla-
y›p, validemin tatl› tokad›ndan korkarak, yine validemin
flefkatli sinesine s›¤›nd›¤›m hâlettir.”
acz:
güçsüzlük, kuvvetsizlik.
ahiret:
k›yametten sonra kurula-
cak ebedî âlem.
arif-i billâh:
Allah'› tan›yan, bilen
kimse.
bostan-› cinan:
Cennet bahçeleri.
Burak:
Cennete mahsus bir bi-
nek,
dara¤ac›:
idama mahkûm olanla-
r›n as›ld›klar› sehpa.
emr-i
o
¿ƒo
µ n
«n
a r
øo
c
:
verildi¤i anda
mutlaka yerine getirilen “Ol!” em-
ri; Allah’›n gücü, kudreti.
firak:
ayr›l›k.
hakikat:
gerçek.
hâlet:
durum, hâl, vaziyet.
Hâl›k:
yoktan var eden yarat›c›
olan Allah.
havarik-› kudret:
Allah’›n kudre-
tinin ola¤anüstü eserleri.
havf:
korku, korkma.
hikmet:
ilim; iyilik.
huzur-u Rahman:
Rahman’›n hu-
zuru.
iman:
inanç.
insan-› mü’min:
inançl› insan.
istinat:
dayanma, güvenme.
itimat:
güvenme, emniyet etme.
itminan-› kalp:
kalben emin olufl.
kâmil:
olgun, kemal sahibi.
kemal-i lezzet:
tam lezzet.
kudret:
güç, takat.
kudsî:
mukaddes, yüce, temiz.
leziz:
tatl›, zevkli, lezzetli.
lezzet:
tat, zevk.
malik:
sahip olan.
mehafetullah:
Allah korkusu.
memat:
ölüm.
mu’cizat-› nak›fl:
süslemedeki
mu’cizeler.
musahhar:
emre verilmifl, uysal,
musibet:
belâ, felâket.
mürur-u zaman:
zaman afl›m›.
müthifl:
dehflet veren, korkutan.
perva:
korku.
Rabb-i Rahîm:
sonsuz merhamet
ve flefkat sahibi ve her fleyi terbi-
ye eden Allah.
sab›r:
dayanma, katlanma.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla yaratan
Allah.
seyir:
ibret için bakma; gezip gör-
me.
sine:
gö¤üs.
sual etmek:
sormak.
Sultan-› Cihan:
cihan›n sultan›
olan Allah.
suretini:
fleklini, durumunu.
flefkat:
safî sevgi besleme.
tebeddül:
baflkalaflma, de¤iflme.
tecelliyat-› rahmet:
rahmet te-
cellileri, görüntüleri.
telezzüz:
tat ve zevk almak.
temafla:
hofllanarak bakmak,
seyretmek.
teflkil etme:
meydana getir-
me, oluflturma.
tevekkül:
sebeplere sar›ld›k-
tan sonra neticesini Allah’a
b›rakma.
tezkere:
belge.
t›ls›m:
herkesin bilip çözeme-
di¤i gizli s›r
valide:
anne.
vas›ta:
neden, sebep.
vefat:
ölüm.
zaaf:
iktidars›zl›k, kudretsiz-
lik. zay›fl›k.
zeval:
sona erme, yok olma.
zindan-› dünya:
dünyan›n
ehl-i iman için Cennete nispe-
ten zindan hükmündeki ha-
yat›.
zira:
çünkü.
1.
Bkz. Yusuf Suresi: 101.
2.
“Ol!” der, oluverir. (Yâsin Suresi: 82.)
3.
Biz Allah’›n kullar›y›z; sonunda yine Ona dönece¤iz. (Bakara Suresi: 156.)