Sözler - page 68

68 | SÖZLER
S
EK‹Z‹NC‹
S
ÖZ
hem basit bir yemekten bütün cihazat-› hayvaniyeyi icat
etmek; bununla beraber, her fleyi bir tek fley yapmak, ya-
ni, zîhayat›n yedi¤i gayet muhtelifülcins taamlardan, o
zîhayata bir lâhm-› mahsus yapmak, bir cild-i basit doku-
mak gibi sanatlar Zat-› Ehad-i Samed olan Sultan-› Ezel
ve Ebed’in sikke-i hassas›d›r, hatem-i mahsusudur, taklit
edilmez bir turras›d›r.
Evet, bir fleyi her fley ve her fleyi bir fley yapmak, her
fleyin Hâl›k’›na has ve Kadîr-i Külli fiey’e mahsus bir ni-
fland›r, bir ayettir.
Ve o t›ls›m ise, s›rr-› iman ile aç›lan s›rr-› hikmet-i hil-
kattir.
Ve o miftah ise,
1
o
?ƒt
« n
? r
dG t
? n
ë r
dn
G n
ƒ o
g s
’ p
G n
¬ '
d p
G n
B’ *n
G @ *G s
’p
G n
¬ '
d p
G n
B’ @ *G BÉ n
j
’dur.
Ve o ejderha a¤z› bahçe kap›s›na ink›lâp etmesi ise
iflarettir ki, kabir, ehl-i dalâlet ve tu¤yan için vahflet ve
nisyan içinde zindan gibi s›k›nt›l› ve bir ejderha batn› gi-
bi dar bir mezara aç›lan bir kap› oldu¤u hâlde, ehl-i
Kur’ân ve iman için zindan-› dünyadan bostan-› bekaya
ve meydan-› imtihandan ravza-i cinana ve zahmet-i ha-
yattan rahmet-i Rahman’a aç›lan bir kap›d›r.
2
Ve o vahflî aslan›n dahi munis bir hizmetkâra dönme-
si ve musahhar bir at olmas› ise, iflarettir ki, mevt, ehl-i
dalâlet için bütün mahbubat›ndan elîm bir firak-› ebedî-
dir. Hem, kendi Cennet-i kâzibe-i dünyeviyesinden ihraç
ve vahflet ve yaln›zl›k içinde, zindan-› mezara idhal ve ha-
pis oldu¤u hâlde, ehl-i hidayet ve ehl-i Kur’ân için, öteki
ayet:
delil.
bat›n:
mide.
beka bulmak:
ebedîleflmek, son-
suzlaflmak.
bostan-› beka:
sonsuzluk bahçe-
si, yani Cennet.
Cennet-i kâzibe-i dünyeviye:
yalanc› dünya Cenneti.
cihazat-› hayvaniye:
hayvanlara,
canl›lara has organlar.
cild-i basit:
deri.
ehl-i dalâlet:
do¤ru ve hak yol-
dan sapanlar.
ehl-i dalâlet ve tu¤yan:
sapk›n-
lar ve günahkârlar toplulu¤u.
ehl-i hidayet:
do¤ru yolda olan-
lar.
ehl-i Kur’ân ve iman:
Kur’ân’a
inanan ve iman edenler.
ehl-i Kur’ân:
Kur’ân’a inan›p, ona
uyanlar.
ejderha:
canavar.
elîm:
ac› veren.
ezelî ve ebedî:
bafllang›çs›z, ön-
cesiz ve sonsuz, daimî.
firak-› ebedî:
sonsuz ayr›l›k.
Hâl›k:
yoktan yaratan Allah.
has:
ait.
hatem-i mahsus:
özel mühür.
hizmetkâr:
hizmetçi.
ibadet:
kulluk.
icat etme:
yoktan var etme.
idhal:
dahil olma, girme.
ihraç:
ç›kar›lma.
ink›lâp:
dönüflme.
kabir:
mezar.
Kadîr-i Külli fiey:
her fleye gücü
yeten Allah.
Kayyum:
her fleyin varl›¤› ona
ba¤l› olan ve devam eden Allah.
lâhm-› mahsus:
her canl›ya has
doku.
lây›k:
ehil.
mahbubat:
sevilenler.
mahsus:
ait olan.
malik:
sahip.
mevt:
ölüm.
meydan-› imtihan:
imtihan mey-
dan›.
mezar:
öldükten sonra konulan
yer.
miftah:
anahtar.
muhtelifülcins:
çeflit çeflit; cins
cins.
munis:
sevimli, dost, itaatkâr.
musahhar:
emre verilmifl.
nisyan:
unutma.
niflan:
özellik, iflaret.
rahmet-i Rahman:
yarat›klara
sonsuz flefkat ve merhametle
davranan Allah’›n rahmeti.
ravza-i cinan:
Cennet bahçesi.
sikke-i hassa:
özel damga.
s›rr-› hikmet-i hilkat:
yarat›l›fl
hikmetinin s›rr›.
s›rr-› iman:
iman hakikati.
Sultan-› Ezel ve Ebed:
varl›¤›n›n
bafl› ve sonu olmayan kudret
ve hâkimiyet sahibi Allah.
taam:
yemek, yiyecek, g›da.
taklit:
benzerini yapmak.
tedbir:
önlem, çare.
t›ls›m:
herkesin bilip çözeme-
di¤i gizli s›r.
turra:
padiflah imzas›.
vahflet:
korku ve ürküntü.
vahflî:
merhametsiz.
zahmet-i hayat:
hayat yükü.
Zat-› Ehad-i Samed:
tek ve
sonsuz hayat sahibi Allah.
zîhayat:
canl›lar.
zindan:
hapishane.
zindan-› dünya:
Cennete gö-
re karanl›k ve hapishane hük-
mündeki dünya hayat›.
zindan-› mezar:
kabir, mezar
hapishanesi.
1.
Ey her fleyin sahibi, maliki ve idarecisi olan Allah! • Allah’tan baflka hiçbir ilâh yoktur.
(Muhammed Suresi: 19.) • Allah Teâlâ ki, Ondan baflka ibadete lây›k hiçbir ilâh yoktur. O
Hay’d›r; ezelî ve ebedî hayat sahibidir. O Kayyum’dur; varl›¤› için hiçbir sebebe ihtiyac› olma-
d›¤› gibi, bütün eflya Onun yaratmas›yla ve tedbiriyle devam eder ve vücutta kal›r, beka bu-
lur. (Bakara Suresi: 255.)
2.
Müsned
, 3:38;
Darimî
, Rikak: 94;
Tirmizî
, K›yamet: 26.
1...,58,59,60,61,62,63,64,65,66,67 69,70,71,72,73,74,75,76,77,78,...1482
Powered by FlippingBook