SÖZLER | 81
D
OKUZUNCU
S
ÖZ
k›smen mislen haflrolup, k›yam edip kemerbeste-i hiz-
met-i Mevlâ olduklar› gibi; flu insanc›k, onlara iktidaen o
Rahman-› Zülkemal’in, o Rahîm-i Zülcemal’in bârigâh-›
huzurunda hayretâlûd bir muhabbet, bekaâlûd bir mah-
viyet, izzetâlûd bir tezellül içinde,
1
o
ô n
Ñ r
cn
G *n
G
deyip sücuda
gitmek, yani, bir nevi Miraca ç›kmak demek olan iflâ na-
maz›n› k›lmak ne kadar hofl, ne kadar güzel, ne kadar fli-
rin, ne kadar yüksek, ne kadar aziz ve leziz, ne kadar
makul ve münasip bir vazife, bir hizmet, bir ubudiyet, bir
ciddî hakikat oldu¤unu elbette anlad›n.
Demek, flu befl vakit, her biri birer ink›lâb-› azîmin ifla-
rat› ve icraat-› cesime-i Rabbaniyenin emarat› ve in’a-
mat-› külliye-i ‹lâhiyenin alâmat› olduklar›ndan, borç ve
zimmet olan farz namaz›n o zamanlara tahsisi nihayet
hikmettir.
2
o
º«/
µ n
`?r
G o
º«/
? n
© r
dG n
âr
fn
G n
?s
f p
G B É '
æ n
à r
ªs
? n
Y É
n
e
s
’ p
G BÉ
n
æ n
d n
ºr
? p
Y
n
’ n
?n
fÉ n
ër
Ñ
°o
S
n
á s
«p
Ø r
«n
c r
ºo
¡n
ª u
?n
©o
«p
d n
?p
OÉn
Ñp
©p
d Ék
ª u
? n
©o
e o
¬n
à r
?n
°Sr
Qn
G r
øn
e '
¤n
Y r
º u
?n
°Sn
h u
?° n
U s
ºo
¡
s
?dn
G
p
äÉ n
j
n
’ p
Ék
fÉn
ªo
Lr
ôn
Jn
h n
? p
FBÉ n
ª r
°Sn
G p
Rƒo
æ`o
µp
d Ék
a u
ôn
©o
en
h n
?n
d p
ás
jp
Oƒo
Ño
© r
dGn
h n
?p
àn
ap
ôr
©n
e
p
¬p
d'
G
= '
¤n
Yn
h n
?p
às
«p
Hƒo
Ho
Q p
?Én
ªn
ép
d /
¬p
às
jp
Oƒ o
Ñ o
©p
H É k
J'
G r
ôp
en
h n
?p
JÉn
æp
FBÉ n
c p
ÜÉn
à` p
c
p
äÉn
æp
er
D
ƒo
Ÿr
Gn
h n
Ú/
æp
erD
ƒo
Ÿr
G p
ºn
Mr
QGn
h Én
ær
ªn
Mr
QGn
h n
Ú/
©n
ªr
Ln
G =/
¬p
Ñr
ën
°Un
h
3
n
Ú/
ªp
MGs
ôdG n
ºn
Mr
Qn
G BÉ n
j n
?p
àn
ªr
Mn
ôp
H n
Ú/
e'
G
* * *
hayretâlûd:
hayretle kar›fl›k.
hikmet:
belirli gayelere yönelik
anlaml›, faydal› ve yerli yerinde
olufl.
icraat-› cesime-i Rabbaniye:
ter-
biye edici Cenab-› Hakk›n büyük
icraatlar›.
iktidaen:
uyarak.
in’amat-› külliye-i ‹lâhiye:
Ce-
nab-› Hakk›n bütün mahlûkata
sundu¤u hadsiz nimetler.
ink›lâb-› azîm:
büyük de¤ifliklik.
iflâ:
yats›.
iflarat:
iflaretler.
izzetâlûd:
izzetle kar›fl›k.
kemerbeste-i hizmet-i Mevlâ:
Allah’a hizmet yolunda haz›rlan-
ma.
k›smen:
bir bölümü, bir k›sm›.
k›yam:
ayakta durmak.
leziz:
çok lezzetli.
mahviyet:
alçak gönüllülük.
makul:
akla uygun.
merhamet:
ac›mak, flefkat gös-
termek; korumak, iyilik etmek;
esirgemek.
Miraç:
Peygamberimizin Cenab-›
Hakk›n huzuruna ruhen, cismen
ve hâlen ç›kmas› mu’cizesi.
mislen:
benzeri olarak.
muallim:
ö¤retmen.
muhabbet:
sevgi.
münasip:
uygun, lây›k.
nihayet:
son derece.
Rahîm-i Zülcemal:
sonsuz flefkat
ve merhametli olan güzellik sahi-
bi Allah.
Rahman-› Zülkemal:
kemal ve
olgunluk sahibi Allah.
rububiyet:
rabl›k, ilâhl›k, Allah’›n
her varl›¤›n ihtiyac›n› karfl›lamas›
ve terbiye, tedbir, sahiplik ve
besleyicili¤i durumu.
salât:
Peygamberimiz için “Alla-
hümme...” fleklinde söylenen
dua.
sayha-i ihya ve ikaz:
uyarma,
uyand›rma ve diriltme sesi.
sücud:
yere yüz sürmeler.
tahsis:
ayr›lm›fl olma.
tenzih:
Allah’› her çeflit kusur,
noksan ve ortaktan uzak bilip
söyleme.
tercüman:
çevirmen, bir baflka
dile çeviren.
tezellül:
afla¤›lanma.
ubudiyet:
kulluk.
vazife:
görev.
zimmet:
sorumluluk.
Âl:
Peygamberimizin ailesini
meydana getiren fertler.
alâmat:
semboller.
aynen:
t›pk›s›, ayn›s›.
aziz:
yüce, izzetli
bârigâh-› huzur:
dua ve iba-
det edilen makam.
bekaâlûd:
sonsuzlukla kar›-
fl›k.
ciddî:
önemli, de¤er verilen.
emarat:
belirtiler.
farz:
Allah’›n kesin emirleri.
hakikat:
gerçek.
haflrolmak:
yeniden dirilip
toplanmak.
1.
Allah en büyüktür, en yücedir.
2.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize ö¤retti¤inden baflka bilgimiz yoktur. Sen
her fleyi hakk›yla bilir, her ifli hikmetle yapars›n. (Bakara Suresi: 32.)
3.
Allah’›m, Seni nas›l tan›malar›, Sana nas›l kullukta bulunmalar› gerekti¤ini ö¤retmek için
kullar›na muallim, isimlerinin hazinelerini tan›t›c›, kâinat kitab›n›n ayetlerinin tercüman›, kul-
lu¤uyla rububiyet güzelli¤inin aynas› olarak gönderdi¤in zata, onun bütün âl ve ashab›na sa-
lât ve selâm eyle. Bize ve erkek, kad›n bütün mü’minlere merhamet eyle. Âmin. Bunu rah-
metinle yap ey, merhamet edenlerin en merhametlisi!