Hâlbuki, flu memlekette o merhamet, o namusa lâyk
binden biri yaplmyor. Zalim izzetinde, mazlum zilletin-
de kalp, buradan göçüp gidiyorlar.
Demek bir mahkeme-i kübraya braklyor.
Üçüncü Suret:
Bak, ne kadar âlî bir hikmet, bir intizamla ifller dönü-
yor. Hem, ne kadar hakikî bir adalet, bir mizanla mu-
ameleler görülüyor.
Hâlbuki, hikmet-i hükûmet ise, saltanatn cenah- hi-
mayesine iltica eden mültecilerin taltifini ister; adalet ise,
raiyetin hukukunun muhafazasn ister. Tâ hükûmetin
haysiyeti, saltanatn haflmeti muhafaza edilsin.
Hâlbuki, flu yerlerde o hikmete, o adalete lâyk binden
biri icra edilmiyor. Senin gibi sersemler, ço¤u ceza gör-
meden buradan göçüp gidiyorlar.
Demek bir mahkeme-i kübraya braklyor.
Dördüncü Suret:
Bak, had ve hesaba gelmeyen flu sergilerde olan mi-
silsiz mücevherat, flu sofralarda olan emsalsiz matumat
gösteriyorlar ki, bu yerlerin padiflahnn hadsiz bir saha-
veti, hesapsz dolu hazineleri vardr.
Hâlbuki, böyle bir sahavet ve tükenmez hazineler, da-
imî ve istenilen her fley içinde bulunur bir dâr- ziyafet is-
ter. Hem, ister ki, o ziyafetten telezzüz edenler, orada
devam etsinler; tâ zeval ve firak ile elem çekmesinler.
adalet:
her hak sahibine hakknn
tam ve eksiksiz verilmesi, hakka-
niyet, âdillik.
âlî:
yüce, yüksek.
cenah- himaye:
koruma kanad.
ceza:
suçun karfll¤.
daimî:
sürekli, devaml.
dâr- ziyafet:
ziyafet yeri.
elem:
üzüntü, kayg, ac.
emsalsiz:
eflsiz, benzersiz.
firak:
ayrlk.
had ve hesaba gelmeyen:
snr-
sz ve saysz.
hadsiz:
snrsz, sonsuz.
hakikî:
gerçek.
haflmet:
büyüklük.
haysiyet:
fleref, onur, itibar.
hazine:
kymetli fleylerin bulun-
du¤u yer.
hesapsz:
saysz.
hikmet:
fayda, gaye.
hikmet-i hükûmet:
hükûmetin
kanunlarn uygulama gayeleri.
hukuk:
haklar.
icra:
yürütme, yapma, yerine ge-
tirme.
iltica:
s¤nma.
intizam:
düzen.
izzet:
itibar, fleref.
lâyk:
yakflan, yaraflr.
mahkeme-i kübra:
ahiretteki
büyük mahkeme.
matumat:
yiyecekler.
mazlum:
zulüm görmüfl, kötülük
yaplan kifli.
merhamet:
acmak, flefkat gös-
termek, korumak.
misilsiz:
benzersiz, eflsiz.
mizan:
ölçü.
muamele:
davranfl.
muhafaza:
koruma.
mücevherat:
de¤erli tafllar.
mülteci:
s¤nmac.
namus:
kanun, nizam.
raiyet:
halk, vatandafllar.
sahavet:
cömertlik, el açkl¤.
saltanat:
hâkimiyet, hüküm-
ranlk.
sersem:
dengesiz.
suret:
tarz, yol.
taltif:
iyilikte bulunma, ödül-
lendirme.
telezzüz etmek:
lezzet al-
mak, tad almak.
zalim:
zulmeden, baflkalarna
kötülük yapan.
zeval:
sona erme, yok olma.
zillet:
periflanlk, kötü durum.
ziyafet:
yemekli davet, flölen.
86 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ