Sözler - page 86

Hâlbuki, flu memlekette o merhamet, o namusa lây›k
binden biri yap›lm›yor. Zalim izzetinde, mazlum zilletin-
de kal›p, buradan göçüp gidiyorlar.
Demek bir mahkeme-i kübraya b›rak›l›yor.
Üçüncü Suret:
Bak, ne kadar âlî bir hikmet, bir intizamla ifller dönü-
yor. Hem, ne kadar hakikî bir adalet, bir mizanla mu-
ameleler görülüyor.
Hâlbuki, hikmet-i hükûmet ise, saltanat›n cenah-› hi-
mayesine iltica eden mültecilerin taltifini ister; adalet ise,
raiyetin hukukunun muhafazas›n› ister. Tâ hükûmetin
haysiyeti, saltanat›n haflmeti muhafaza edilsin.
Hâlbuki, flu yerlerde o hikmete, o adalete lây›k binden
biri icra edilmiyor. Senin gibi sersemler, ço¤u ceza gör-
meden buradan göçüp gidiyorlar.
Demek bir mahkeme-i kübraya b›rak›l›yor.
Dördüncü Suret:
Bak, had ve hesaba gelmeyen flu sergilerde olan mi-
silsiz mücevherat, flu sofralarda olan emsalsiz mat’umat
gösteriyorlar ki, bu yerlerin padiflah›n›n hadsiz bir saha-
veti, hesaps›z dolu hazineleri vard›r.
Hâlbuki, böyle bir sahavet ve tükenmez hazineler, da-
imî ve istenilen her fley içinde bulunur bir dâr-› ziyafet is-
ter. Hem, ister ki, o ziyafetten telezzüz edenler, orada
devam etsinler; tâ zeval ve firak ile elem çekmesinler.
adalet:
her hak sahibine hakk›n›n
tam ve eksiksiz verilmesi, hakka-
niyet, âdillik.
âlî:
yüce, yüksek.
cenah-› himaye:
koruma kanad›.
ceza:
suçun karfl›l›¤›.
daimî:
sürekli, devaml›.
dâr-› ziyafet:
ziyafet yeri.
elem:
üzüntü, kayg›, ac›.
emsalsiz:
eflsiz, benzersiz.
firak:
ayr›l›k.
had ve hesaba gelmeyen:
s›n›r-
s›z ve say›s›z.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
hakikî:
gerçek.
haflmet:
büyüklük.
haysiyet:
fleref, onur, itibar.
hazine:
k›ymetli fleylerin bulun-
du¤u yer.
hesaps›z:
say›s›z.
hikmet:
fayda, gaye.
hikmet-i hükûmet:
hükûmetin
kanunlar›n› uygulama gayeleri.
hukuk:
haklar.
icra:
yürütme, yapma, yerine ge-
tirme.
iltica:
s›¤›nma.
intizam:
düzen.
izzet:
itibar, fleref.
lây›k:
yak›flan, yarafl›r.
mahkeme-i kübra:
ahiretteki
büyük mahkeme.
mat’umat:
yiyecekler.
mazlum:
zulüm görmüfl, kötülük
yap›lan kifli.
merhamet:
ac›mak, flefkat gös-
termek, korumak.
misilsiz:
benzersiz, eflsiz.
mizan:
ölçü.
muamele:
davran›fl.
muhafaza:
koruma.
mücevherat:
de¤erli tafllar.
mülteci:
s›¤›nmac›.
namus:
kanun, nizam.
raiyet:
halk, vatandafllar.
sahavet:
cömertlik, el aç›kl›¤›.
saltanat:
hâkimiyet, hüküm-
ranl›k.
sersem:
dengesiz.
suret:
tarz, yol.
taltif:
iyilikte bulunma, ödül-
lendirme.
telezzüz etmek:
lezzet al-
mak, tad almak.
zalim:
zulmeden, baflkalar›na
kötülük yapan.
zeval:
sona erme, yok olma.
zillet:
periflanl›k, kötü durum.
ziyafet:
yemekli davet, flölen.
86 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ
1...,76,77,78,79,80,81,82,83,84,85 87,88,89,90,91,92,93,94,95,96,...1482
Powered by FlippingBook