Sözler - page 90

hükmediyor. Böyle bir saltanat, kendisine lây›k bir raiyet
ister. Hâlbuki, görüyorsun, bütün raiyet bu misafirhane-
de toplanm›fllar; misafirhane ise, her gün dolar boflan›r.
Hem, bütün raiyet, manevra için bu meydan-› imtihanda
bulunuyorlar; meydan ise, her saat tebdil ediliyor. Hem,
bütün raiyet, padiflah›n k›ymettar ihsanat›n›n numunele-
rini ve harika sanatlar›n›n antikalar›n› sergilerde temafla
etmek için flu teflhirgâhta birkaç dakika durup seyredi-
yorlar. Meflher ise, her dakika tahavvül ediyor; giden gel-
mez, gelen gider.
‹flte bu hâl, flu vaziyet kat’î gösteriyor ki,
flu misafirha-
ne ve flu meydan ve flu meflherlerin arkas›nda daimî sa-
raylar, müstemir meskenler, flu numunelerin ve suretlerin
halis ve yüksek as›llar›yla dolu ba¤ ve hazineler vard›r.
Demek burada çabalamak onlar içindir. fiurada çal›fl-
t›r›r, orada ücret verir. Herkesin, istidad›na göre, orada
bir saadeti var.
Yedinci Suret:
Gel, bir parça gezelim; flu medenî ahali içinde ne var,
ne yok görelim. ‹flte bak: Her yerde, her köflede, müte-
addit foto¤raflar kurulmufl; suret al›yorlar. Bak, her
yerde müteaddit kâtipler oturmufllar, bir fleyler yaz›yor-
lar, her fleyi kaydediyorlar, en ehemmiyetsiz bir hizmeti,
en adî bir vukuat› zaptediyorlar.
1
Hâ, flu yüksek da¤da
adî:
s›radan, basit, küçük.
ahali:
halk.
antika:
de¤erli eser.
ehemmiyetsiz:
önemsiz, küçük,
basit.
forma:
elbise.
Hâkim:
her fleye hükmeden, her
fleyi hükmü alt›nda tutan, her fle-
ye galip olan Allah.
Hakîm:
her fleyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan, hikmet
sahibi Allah.
halis:
kusursuz; saf.
harika:
muhteflem, ola¤anüstü,
hayranl›k uyand›ran.
hafliye:
dipnot.
hazine:
k›ymetli fleylerin saklan-
d›¤› yer, define.
hikmet:
her fleyin yerli yerinde
olmas›.
hükmetmek:
hâkim olmak, nü-
fuzu alt›nda bulundurmak.
ihsanat:
hediyeler, iyilikler, ni-
metler.
intizam:
düzen.
istidat:
kabiliyet, yetenek; liya-
kat.
Kadîr:
kudret sahibi olan ve her
fleye gücü yeten Allah.
kat’î:
kesin, hiç flüphesiz.
kâtip:
yaz›c›.
k›ymettar:
k›ymetli, de¤erli, pa-
ha biçilmez
lây›k:
yak›flan, yarafl›r, yak›fl›r.
manevra:
deneme ve e¤itim, tat-
bikat.
medenî:
flehirli, modern.
mesken:
oturulacak yer, kal›na-
cak yer.
meflher:
teflhir yeri, sergi, göster-
me yeri.
meydan-› imtihan:
‹mtihan mey-
dan›, dünya.
misafirhane:
yolculuk esnas›nda
kal›nan yer; dünya
murassa:
ifllemeli, süslü.
müstemir:
devaml›, sürekli.
müteaddit:
birçok, çeflitli.
nihayetsiz:
sonsuz.
niflan:
madalya, törenle tak›-
lan özel iflaret.
numune:
örnek.
ordugâh:
ordunun konaklad›-
¤› yer.
raiyet:
halk.
resmigeçit:
resmî geçit mera-
simi, geçit töreni.
saadet:
mutluluk.
saltanat:
hükümdarl›k, dev-
let.
sanat:
ustal›k, hüner; eser.
Sultan:
Padiflah; sonsuz hâki-
miyet sahibi Allah.
suret:
görüntü, görünüfl; tarz,
yol..
sürmeli:
süslü.
tahavvül:
hâl de¤ifltirme.
tebdil:
de¤ifltirme, baflka hale
getirme.
teçhizat:
donan›m.
temafla:
dikkatle bakma,
hayranl›kla seyretme.
temsil:
sembolü olma, ben-
zeme.
teflhirgâh:
sergi yeri.
tezyinat:
süsler, süslemeler.
vaziyet:
durum, hâl.
vukuat:
olaylar.
zaptetmek:
kaydetmek.
1.
Bkz. Kehf Suresi: 49; Kaf Suresi: 17, 18; ‹nfitar Suresi: 10-12.
90 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ
resmigeçitte, sürmeli formalar› ve murassa niflanlar› parlayan bir ordugâ-
h› temsil ediyor.
‹flte flu derece hikmetli ve intizaml› teçhizat ve tezyinat, elbette nihayet-
siz kadîr bir Sultan›n, nihayet derecede hakîm bir Hâkimin emriyle oldu-
¤unu, kör olmayanlara gösterir.
1...,80,81,82,83,84,85,86,87,88,89 91,92,93,94,95,96,97,98,99,100,...1482
Powered by FlippingBook