hükmediyor. Böyle bir saltanat, kendisine lâyk bir raiyet
ister. Hâlbuki, görüyorsun, bütün raiyet bu misafirhane-
de toplanmfllar; misafirhane ise, her gün dolar boflanr.
Hem, bütün raiyet, manevra için bu meydan- imtihanda
bulunuyorlar; meydan ise, her saat tebdil ediliyor. Hem,
bütün raiyet, padiflahn kymettar ihsanatnn numunele-
rini ve harika sanatlarnn antikalarn sergilerde temafla
etmek için flu teflhirgâhta birkaç dakika durup seyredi-
yorlar. Meflher ise, her dakika tahavvül ediyor; giden gel-
mez, gelen gider.
flte bu hâl, flu vaziyet katî gösteriyor ki,
flu misafirha-
ne ve flu meydan ve flu meflherlerin arkasnda daimî sa-
raylar, müstemir meskenler, flu numunelerin ve suretlerin
halis ve yüksek asllaryla dolu ba¤ ve hazineler vardr.
Demek burada çabalamak onlar içindir. fiurada çalfl-
trr, orada ücret verir. Herkesin, istidadna göre, orada
bir saadeti var.
Yedinci Suret:
Gel, bir parça gezelim; flu medenî ahali içinde ne var,
ne yok görelim. flte bak: Her yerde, her köflede, müte-
addit foto¤raflar kurulmufl; suret alyorlar. Bak, her
yerde müteaddit kâtipler oturmufllar, bir fleyler yazyor-
lar, her fleyi kaydediyorlar, en ehemmiyetsiz bir hizmeti,
en adî bir vukuat zaptediyorlar.
1
Hâ, flu yüksek da¤da
adî:
sradan, basit, küçük.
ahali:
halk.
antika:
de¤erli eser.
ehemmiyetsiz:
önemsiz, küçük,
basit.
forma:
elbise.
Hâkim:
her fleye hükmeden, her
fleyi hükmü altnda tutan, her fle-
ye galip olan Allah.
Hakîm:
her fleyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan, hikmet
sahibi Allah.
halis:
kusursuz; saf.
harika:
muhteflem, ola¤anüstü,
hayranlk uyandran.
hafliye:
dipnot.
hazine:
kymetli fleylerin saklan-
d¤ yer, define.
hikmet:
her fleyin yerli yerinde
olmas.
hükmetmek:
hâkim olmak, nü-
fuzu altnda bulundurmak.
ihsanat:
hediyeler, iyilikler, ni-
metler.
intizam:
düzen.
istidat:
kabiliyet, yetenek; liya-
kat.
Kadîr:
kudret sahibi olan ve her
fleye gücü yeten Allah.
katî:
kesin, hiç flüphesiz.
kâtip:
yazc.
kymettar:
kymetli, de¤erli, pa-
ha biçilmez
lâyk:
yakflan, yaraflr, yakflr.
manevra:
deneme ve e¤itim, tat-
bikat.
medenî:
flehirli, modern.
mesken:
oturulacak yer, kalna-
cak yer.
meflher:
teflhir yeri, sergi, göster-
me yeri.
meydan- imtihan:
mtihan mey-
dan, dünya.
misafirhane:
yolculuk esnasnda
kalnan yer; dünya
murassa:
ifllemeli, süslü.
müstemir:
devaml, sürekli.
müteaddit:
birçok, çeflitli.
nihayetsiz:
sonsuz.
niflan:
madalya, törenle tak-
lan özel iflaret.
numune:
örnek.
ordugâh:
ordunun konaklad-
¤ yer.
raiyet:
halk.
resmigeçit:
resmî geçit mera-
simi, geçit töreni.
saadet:
mutluluk.
saltanat:
hükümdarlk, dev-
let.
sanat:
ustalk, hüner; eser.
Sultan:
Padiflah; sonsuz hâki-
miyet sahibi Allah.
suret:
görüntü, görünüfl; tarz,
yol..
sürmeli:
süslü.
tahavvül:
hâl de¤ifltirme.
tebdil:
de¤ifltirme, baflka hale
getirme.
teçhizat:
donanm.
temafla:
dikkatle bakma,
hayranlkla seyretme.
temsil:
sembolü olma, ben-
zeme.
teflhirgâh:
sergi yeri.
tezyinat:
süsler, süslemeler.
vaziyet:
durum, hâl.
vukuat:
olaylar.
zaptetmek:
kaydetmek.
1.
Bkz. Kehf Suresi: 49; Kaf Suresi: 17, 18; nfitar Suresi: 10-12.
90 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ
resmigeçitte, sürmeli formalar ve murassa niflanlar parlayan bir ordugâ-
h temsil ediyor.
flte flu derece hikmetli ve intizaml teçhizat ve tezyinat, elbette nihayet-
siz kadîr bir Sultann, nihayet derecede hakîm bir Hâkimin emriyle oldu-
¤unu, kör olmayanlara gösterir.