Sözler - page 97

flu zabitin cüzdan ve defterine bakaca¤›z. Bu cüzdanda
zabitin rütbesi, maafl›, vazifesi, matlûbat›, düstur-u hare-
kât› vard›r.
Bak, bu rütbe birkaç günlük için de¤il, pek uzun bir za-
man için verilebilir. “fiu maafl› hazine-i hassadan filân ta-
rihte alacaks›n” yaz›l›d›r. Hâlbuki o tarih, çok zaman
sonra ve bu meydan kapand›ktan sonra gelir. fiu vazife
ise; flu muvakkat meydana göre de¤il, belki padiflah›n
kurbünde daimî bir saadeti kazanmak için verilmifltir. fiu
matlûbat ise, birkaç günlük bu misafirhanede geçinmek
için olamaz; belki, uzun ve mes’udâne bir hayat için ola-
bilir. fiu düstur ise, bütün bütün a盤a verir ki, cüzdan sa-
hibi baflka yere namzettir, baflka âleme çal›fl›r.
Bak, flu defterlerde, aletler teçhizat›n›n suret-i istimali
ve mes’uliyetler vard›r. Hâlbuki, e¤er yaln›z bu meydan-
dan baflka âlî, daimî bir yer bulunmazsa, flu muhkem def-
ter, o kat’î cüzdan bütün bütün manas›z olur. Hem, flu
muhterem zabit ve mükerrem kumandan ve muazzez re-
is, bütün ahaliden afla¤›, herkesten daha bedbaht, daha
bîçare, daha zelil, daha musibetli, daha fakir, daha zay›f
bir derekeye düfler. ‹flte buna k›yas et. Hangi fleye dikkat
etsen, flahadet eder ki, bu fânîden sonra bir bâkî var.
Ey arkadafl!
Demek, bu muvakkat memleket bir tarla
hükmündedir, bir talimgâht›r, bir pazard›r
. Elbette arka-
s›nda bir mahkeme-i kübra, bir saadet-i uzma gelecektir.
E¤er bunu inkâr etsen, bütün zabitlerdeki cüzdanlar›,
defterleri, teçhizatlar›, düsturlar›, belki flu memleketteki
SÖZLER | 97
O
NUNCU
S
ÖZ
kat’î:
kesin, flüphe edilmeyecek.
k›yas:
karfl›laflt›rma, de¤erlendir-
me.
kurb:
yak›nl›k.
maafl:
çal›flanlara verilen para.
mahkeme-i kübra:
en büyük
mahkeme.
matlûbat:
istenilen fleyler, ala-
caklar.
mes’udâne:
mutluca, mutlu ge-
çecek flekilde.
mes’uliyet:
sorumluluk.
muazzez:
izzet ve fleref sahibi,
sayg› gören.
muhkem:
sa¤lam.
muhterem:
sayg› de¤er, hürmete
lây›k.
musibetli:
felâketli, dertli, s›k›nt›-
l›.
muvakkat:
geçici.
mükerrem:
flerefli, ikram olun-
mufl.
namzet:
aday.
reis:
baflkan.
rütbe:
derece, mertebe.
saadet:
mutluluk.
saadet-i uzma:
en büyük ebedî
mutluluk.
suret-i istimal:
kullanma flekli.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
talimgâh:
e¤itim yeri, ö¤renme
yeri.
teçhizat:
donan›m, araç ve gereç-
ler.
zabit:
subay, rütbeli asker.
zelil:
afla¤›l›k, afla¤›lanm›fl.
ahali:
halk.
âlem:
dünya.
alet:
araçlar.
âlî:
yüce, yüksek.
bâkî:
sürekli, kal›c› olan, yok
olmayan.
bedbaht:
talihsiz, zavall›.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
cüzdan:
flahsî bilgilerin yaz›l-
d›¤› küçük defter
daimî:
sürekli, devaml›.
dereke:
afla¤› derece, afla¤›
mertebe.
düstur:
kanun, kural, prensip.
düstur-u harekât:
hareketle-
ri düzenleyen kurallar.
fânî:
geçici, yok olan.
filân:
ilerideki bir, belli olan
bir.
hayat:
ömür.
hazine-i hassa:
padiflaha ait
iç hazine.
inkâr:
kabul etmeme, inan-
mama.
1...,87,88,89,90,91,92,93,94,95,96 98,99,100,101,102,103,104,105,106,107,...1482
Powered by FlippingBook