flu zabitin cüzdan ve defterine bakaca¤z. Bu cüzdanda
zabitin rütbesi, maafl, vazifesi, matlûbat, düstur-u hare-
kât vardr.
Bak, bu rütbe birkaç günlük için de¤il, pek uzun bir za-
man için verilebilir. fiu maafl hazine-i hassadan filân ta-
rihte alacaksn yazldr. Hâlbuki o tarih, çok zaman
sonra ve bu meydan kapandktan sonra gelir. fiu vazife
ise; flu muvakkat meydana göre de¤il, belki padiflahn
kurbünde daimî bir saadeti kazanmak için verilmifltir. fiu
matlûbat ise, birkaç günlük bu misafirhanede geçinmek
için olamaz; belki, uzun ve mesudâne bir hayat için ola-
bilir. fiu düstur ise, bütün bütün aç¤a verir ki, cüzdan sa-
hibi baflka yere namzettir, baflka âleme çalflr.
Bak, flu defterlerde, aletler teçhizatnn suret-i istimali
ve mesuliyetler vardr. Hâlbuki, e¤er yalnz bu meydan-
dan baflka âlî, daimî bir yer bulunmazsa, flu muhkem def-
ter, o katî cüzdan bütün bütün manasz olur. Hem, flu
muhterem zabit ve mükerrem kumandan ve muazzez re-
is, bütün ahaliden afla¤, herkesten daha bedbaht, daha
bîçare, daha zelil, daha musibetli, daha fakir, daha zayf
bir derekeye düfler. flte buna kyas et. Hangi fleye dikkat
etsen, flahadet eder ki, bu fânîden sonra bir bâkî var.
Ey arkadafl!
Demek, bu muvakkat memleket bir tarla
hükmündedir, bir talimgâhtr, bir pazardr
. Elbette arka-
snda bir mahkeme-i kübra, bir saadet-i uzma gelecektir.
E¤er bunu inkâr etsen, bütün zabitlerdeki cüzdanlar,
defterleri, teçhizatlar, düsturlar, belki flu memleketteki
SÖZLER | 97
O
NUNCU
S
ÖZ
katî:
kesin, flüphe edilmeyecek.
kyas:
karfllafltrma, de¤erlendir-
me.
kurb:
yaknlk.
maafl:
çalflanlara verilen para.
mahkeme-i kübra:
en büyük
mahkeme.
matlûbat:
istenilen fleyler, ala-
caklar.
mesudâne:
mutluca, mutlu ge-
çecek flekilde.
mesuliyet:
sorumluluk.
muazzez:
izzet ve fleref sahibi,
sayg gören.
muhkem:
sa¤lam.
muhterem:
sayg de¤er, hürmete
lâyk.
musibetli:
felâketli, dertli, sknt-
l.
muvakkat:
geçici.
mükerrem:
flerefli, ikram olun-
mufl.
namzet:
aday.
reis:
baflkan.
rütbe:
derece, mertebe.
saadet:
mutluluk.
saadet-i uzma:
en büyük ebedî
mutluluk.
suret-i istimal:
kullanma flekli.
flahadet:
flahitlik, tanklk.
talimgâh:
e¤itim yeri, ö¤renme
yeri.
teçhizat:
donanm, araç ve gereç-
ler.
zabit:
subay, rütbeli asker.
zelil:
afla¤lk, afla¤lanmfl.
ahali:
halk.
âlem:
dünya.
alet:
araçlar.
âlî:
yüce, yüksek.
bâkî:
sürekli, kalc olan, yok
olmayan.
bedbaht:
talihsiz, zavall.
bîçare:
çaresiz, zavall.
cüzdan:
flahsî bilgilerin yazl-
d¤ küçük defter
daimî:
sürekli, devaml.
dereke:
afla¤ derece, afla¤
mertebe.
düstur:
kanun, kural, prensip.
düstur-u harekât:
hareketle-
ri düzenleyen kurallar.
fânî:
geçici, yok olan.
filân:
ilerideki bir, belli olan
bir.
hayat:
ömür.
hazine-i hassa:
padiflaha ait
iç hazine.
inkâr:
kabul etmeme, inan-
mama.