Sözler - page 104

Hem, hiç mümkün olur mu ki, nihayet kemalde olan
bir cemal, gösterici ve tarif edici bir vas›ta ile kendini
göstermek istemesin?
Hem, mümkün olur mu ki, gayet cemalde bir kemal-i
sanat, onun üzerine enzar-› dikkati celp eden bir dellâl
vas›tas›yla teflhir istemesin?
Hem, hiç mümkün olur mu ki, bir rububiyet-i amme-
nin saltanat-› külliyesi, kesret ve cüz’iyat tabakat›nda,
vahdaniyet ve samedâniyetini zülcenaheyn bir mebus va-
s›tas›yla ilân›n› istemesin? Yani,
o zat, ubudiyet-i külliye
cihetiyle kesret tabakat›n›n dergâh-› ‹lâhiye elçisi oldu¤u
gibi, kurbiyet ve risalet cihetiyle dergâh-› ‹lâhînin kesret
tabakat›na memurdur.
Hem, hiç mümkün olur mu ki, nihayet derecede bir
hüsnüzatî sahibi, cemalinin mehasinini ve hüsnünün le-
taifini âyinelerde görmek ve göstermek istemesin? Yani,
bir habip resul vas›tas›yla—ki, hem habiptir, ubudiyetiy-
le kendini Ona sevdirir, âyinedarl›k eder; hem resuldür,
Onu mahlûkat›na sevdirir—cemal-i esmas›n› gösterir.
Hem, hiç mümkün olur mu ki, acip mu’cizelerle, ga-
rip ve k›ymettar fleylerle dolu hazineler sahibi, sarraf bir
tarif edici ve vassaf bir teflhir edici vas›tas›yla enzar-› hal-
ka arz ve bafllar›nda izhar etmekle, gizli kemalât›n› beyan
etmek irade etmesin ve istemesin?
Hem, mümkün olur mu ki, bu kâinat› bütün esmas›n›n
kemalât›n› ifade eden masnuatla tezyin ederek seyir için
acip:
hayret verici, flafl›rt›c›.
arz:
sunma, takdim.
beyan:
bildirme, ortaya ç›karma.
celp etme:
çekme.
cemal:
yüz; güzellik.
cemal-i esma:
Cenab-› Allah’›n
isimlerinin güzelli¤i.
cihet:
yön, taraf, vazife.
cüz’iyat:
parçalar, küçük fleyler.
dellâl:
ilân edici, duyurucu.
dergâh-› ‹lâhiye:
Allah kat›, Al-
lah’›n huzuru.
enzar-› dikkat:
dikkatli bak›fllar.
enzar-› halk:
halk›n bak›fllar›, in-
sanlar›n dikkatleri.
esma:
isimler.
garip:
bambaflka, görülmemifl.
gayet:
son derece.
habip:
sevilen.
hazine:
zenginlik.
hüsnüzatî:
güzelli¤i haricî bir se-
beple olmay›p kendisinden olan.
hüsün:
güzellik.
ifade:
anlatma, anlat›m, anlat›fl.
ilân:
duyuru.
irade etmek:
dileme, isteme.
izhar:
gösterme, meydana ç›kar-
ma.
kemal:
mükemmellik, kusursuz-
luk.
kemalât:
mükemmellikler, ku-
sursuzluklar.
Kemal-i sanat:
sanattaki mü-
kemmellik ve kusursuzluk.
kesret tabakat›:
çokluk tabaka-
lar›, varl›k türleri.
kesret ve cüz’iyat tabakat›:
azl›k
ve çokluk tabakalar›.
kesret:
çokluk.
k›ymettar:
k›ymetli, de¤erli.
kurbiyet:
yak›nl›k.
letaif:
güzellikler; incelikler.
mahlûkat:
Allah taraf›ndan yara-
t›lan varl›klar.
masnuat:
sanatla yap›lm›fl varl›k-
lar.
mebus:
elçi, Allah taraf›ndan pey-
gamber olarak gönderilmifl olan.
mehasin:
güzellikler.
memur:
görevli.
mu’cize:
ola¤anüstü ve benzersiz
eser ya da ifl.
mümkün:
olabilirlik.
nihayet:
son derece
resul:
elçi, peygamber.
risalet:
elçilik.
rububiyet-i amme:
Cenab-›
Allah’›n her fleyi içine alan
terbiye edicili¤i.
saltanat-› külliye:
her fleyi
kuflatan ve her fleye hükme-
den hâkimiyet.
Samedâniyet:
her fley kendi-
sine muhtaç oldu¤u hâlde, Al-
lah’›n hiç bir fleye muhtaç ol-
mamas›.
sarraf:
bir fleyin gerçek de¤e-
rini anlayan.
seyir:
zevk almak için bakma.
tarif edici:
anlat›c›, tan›t›c›.
teflhir:
gösterme, sergileme.
tezyin:
süsleme, ziynetlendir-
me.
ubudiyet:
kulluk.
ubudiyet-i külliye:
bütün ya-
rat›klar›n ibadetlerini içine
alan kulluk.
vahdaniyet:
Allah’›n birli¤i ve
varl›¤›.
vas›ta:
arac›.
vassaf:
niteleyen, vas›fland›-
ran, öven.
zat:
flah›s.
zülcenaheyn:
iki kanatl›, iki
tarafl›.
104 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ
1...,94,95,96,97,98,99,100,101,102,103 105,106,107,108,109,110,111,112,113,114,...1482
Powered by FlippingBook