Sözler - page 112

ile rububiyetin saltanat›n› gösteren Zat-› Zülcelâl, rububi-
yetin cenah-› himayesine iltica eden ve hikmet ve adale-
te iman ve ubudiyetle tevfik-i hareket eden mü’minleri
taltif etmesin ve o hikmet ve adalete küfür ve tu¤yan ile
isyan eden edepsizleri tedip etmesin?
Hâlbuki, bu muvakkat dünyada, o hikmet, o adalete
lây›k binden biri insanda icra edilmiyor, tehir ediliyor.
Ehl-i dalâletin ço¤u ceza almadan, ehl-i hidayetin de ço-
¤u mükâfat görmeden buradan göçüp gidiyorlar. De-
mek, bir mahkeme-i kübraya, bir saadet-i uzmaya b›rak›-
l›yor.
Evet, görünüyor ki, flu âlemde tasarruf eden Zat, niha-
yetsiz bir hikmetle ifl görüyor. Ona bürhan m› istersin?
Her fleyde maslahat ve faydalara riayet etmesidir.
Gör-
müyor musun ki, insanda bütün aza, kemikler ve damar-
larda, hatta bedenin hüceyrat›nda, her yerinde, her
cüz’ünde faydalar ve hikmetlerin gözetilmesi, hatta baz›
azas›, bir a¤ac›n ne kadar meyveleri varsa, o derece o
uzva hikmetler ve faydalar takmas› gösteriyor ki, niha-
yetsiz bir hikmet eliyle ifl görülüyor. Hem, her fleyin sa-
nat›nda nihayet derecede intizam bulunmas› gösterir ki,
nihayetsiz bir hikmet ile ifl görülüyor.
Evet, güzel bir çiçe¤in dakik program›n›, küçücük bir
tohumunda derç etmek, büyük bir a¤ac›n sahife-i a’ma-
lini, tarihçe-i hayat›n›, fihriste-i cihazat›n› küçücük bir çe-
kirdekte manevî kader kalemiyle yazmak, nihayetsiz bir
hikmet kalemi iflledi¤ini gösterir.
adalet:
her hak sahibine hakk›n›n
tam ve eksiksiz verilmesi; hakka-
niyet, âdillik.
âlem:
kâinat.
aza:
organ.
beden:
vücut.
bürhan:
delil, tan›k.
cenah-› himaye:
koruma taraf›.
ceza:
yanl›fl hareket sonunda tat-
bik edilen müeyyide.
cüz:
parça, bölük.
dakik:
ince, nazik.
derç:
yerlefltirmek, s›k›flt›rma.
edep:
iyi ahlâk, güzel terbiye.
ehl-i dalâlet:
hak yoldan sapk›n
kimseler.
ehl-i hidayet:
do¤ru yolda olan-
lar.
fihriste-i cihazat:
maddî manevî
unsurlar›n listesi.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal›, faydal› ve
tam yerli yerinde olmas›; herke-
sin bilmedi¤i gizli sebep, ‹lâhî ga-
ye.
hüceyrat:
hücrecikler.
icra:
yürütme, yerine getirme.
iltica:
s›¤›nma.
iman:
inanç.
intizam:
düzgünlük, tertipli olma.
isyan:
bafl kald›rma, itaatsizlik.
kader:
Allah’›n meydana gelecek
fleyleri olmadan önce plânlamas›.
küfür:
Allah’›n varl›¤›na, birli¤ine
inanmama.
mahkeme-i kübra:
ahirette Allah
huzurunda yap›lacak büyük
mahkeme.
manevî:
maddî olmayan, mana-
ya ait.
maslahat:
gaye, fayda.
muvakkat:
süresiz, geçici.
mükâfat:
ödül.
nihayetsiz:
sonsuz, s›n›rs›z.
riayet:
uyma, gözetme.
rububiyet:
rabl›k; Allah’›n her bir
varl›¤a yarat›l›fl gayelerine ulafl-
malar› için muhtaç oldu¤u fleyleri
vermesi; terbiye edip idaresi ve
egemenli¤i alt›nda bulundurmas›.
saadet-i uzma:
en büyük
mutluluk
sahife-i a’mal:
ifllerin yaz›l-
m›fl oldu¤u sayfa.
saltanat:
hükümdarl›k.
taltif:
iyilikte bulunmak.
tarihçe-i hayat:
bir kimsenin
özetlenmifl hayat hikâyesi.
tasarruf:
hükmetmek, yönet-
mek.
tedip:
edeplendirme, edep
verme.
tehir:
geciktirme, erteleme.
tevfik-i hareket:
uygun dav-
ran›flta bulunma.
tu¤yan:
azma, taflk›nl›k, bafl
kald›rma.
ubudiyet:
kulluk.
uzuv:
organ.
Zat:
Allah.
Zat-› Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük ve haflmet sahibi olan zat,
Allah.
112 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ
1...,102,103,104,105,106,107,108,109,110,111 113,114,115,116,117,118,119,120,121,122,...1482
Powered by FlippingBook