ubudiyetini tazammun etti¤i gibi, muvafakat srryla, bü-
tün enbiyann srr- ubudiyetini tazammun eder. Hem o,
salât- kübray öyle bir cemaat-i uzmada klar, niyaz edi-
yor ki, güya benîâdemin Hazret-i Âdemden asrmza ka-
dar, belki kyamete kadar bütün nuranî ve kâmil insanlar
ona tebaiyetle iktida edip, duasna Âmin derler.
(HAfiYE)
Bak: Hem öyle beka gibi bir hacet-i amme için dua
ediyor ki, de¤il ehl-i arz, belki ehl-i semavat, belki bütün
mevcudat niyazna ifltirak edip lisan- hâl ile, Oh, evet
yâ Rabbena! Ver; duasn kabul et. Biz de istiyoruz di-
yorlar. Hem bak, öyle hazinâne, öyle mahbubâne, öyle
müfltakane, öyle tazarrukârâne saadet-i bâkiye istiyor
ki,
1
bütün kâinat a¤lattrp, duasna ifltirak ettiriyor.
Bak: Hem öyle bir maksat, öyle bir gaye için saadet
isteyip dua ediyor ki, insan ve bütün mahlûkat esfel-i
safilîn olan fenâ-i mutlaka sukuttan, kymetsizlikten, fay-
daszlktan, abesiyetten âlâyilliyyin olan kymete, beka-
ya, ulvî vazifeye, mektubat- Samedâniye olmas derece-
sine çkaryor.
abesiyet:
faydasz, gayesizlik.
âlâyilliyyin:
Allah katnda en iyi-
lerin derecesi.
âmin:
Allahm kabul eyle.
âmin-i daimî:
sürekli tekrarlanan
Allahm kabul eyle duas.
asr:
yüzyl, yaflad¤mz ça¤.
beka:
devamllk ve kalclk, son-
suzluk.
benîâdem:
âdemo¤ullar.
befler:
insan, insanlk.
cemaat-i uzma:
çok büyük ce-
maat.
dua:
Allaha yalvarma, niyaz.
ehl-i arz:
dünyadakiler.
ehl-i semavat:
semavat ehli, me-
lekler.
enbiya:
peygamberler.
esfel-i safilîn:
afla¤larn en afla¤-
s.
fenâ-i mutlak:
sonsuz yok olufl.
fert:
kifli, flahs.
ftrat- insaniyet:
insanl¤n yara-
tlfl, tabiat.
hacet-i amme:
herkesin ihtiyac
olan fley.
hafliye:
dipnot, ek.
hazinâne:
hüzünlü bir flekilde,
üzücü.
Hazret-i Âdem:
ilk insan ve ilk
peygamber.
iktida:
uyma.
ifltirak:
katlma, benimseme.
ifltirak-i umumî:
genel katlm.
kamet:
farz namaza durmadan
önce okunan ezan.
kâmil:
olgunluk ve kemal sahibi..
karin:
yakn.
kyamet:
dünyann sonu.
kymet:
de¤er.
lisan- hâl:
hâl ve beden dili.
mahbubâne:
severek, sevimli bir
flekilde.
mahlûkat:
yaratklar.
maksat:
kastedilen, istenilen fley.
mektubat- Samedâniye:
Allah
tarafndan gönderilmifl birer
mektup gibi, fluur sahiplerine lâ-
hî sanat anlatan eserler.
mevcudat:
var olan her fley.
muvafakat:
uygunluk.
münacat- Ahmediye:
Peygam-
berimizin duas.
müfltakane:
çok isteyerek, se-
vercesine.
nam:
ad, isim.
nev-i befler:
insano¤lu, insanlar.
niyaz:
yalvarma, dua.
nuranî:
nurlu, parlak.
Rabbena:
Ey Rabbimiz!
saadet:
mutluluk.
saadet-i bâkiye:
sonsuz mutlu-
luk.
saadet-i ebediye:
sonu olmayan
mutluluk, sonsuz mutluluk.
salât:
Peygamberimiz için ya-
plan dua.
salât- kübra:
en büyük na-
maz.
salâvat:
Peygamberimiz Hz.
Muhammede rahmet ve
esenlik dileme.
selâm:
barfl, rahatlk.
srr- ubudiyet:
kullu¤un srr.
sukut:
düflüfl.
fiafiî:
fiafiî mezhebinden olan.
tazammun:
içerme, içine al-
ma.
tazarrukârâne:
yalvarp ya-
kararak.
tebaiyet:
tâbi olma, uyma.
ubudiyet:
kulluk.
ulvî:
yüksek, yüce.
ümmet:
hak dine davet et-
mek için Allah tarafndan
kendilerine peygamber gön-
derilen ve bu peygambere
inanp ba¤lanan cemaat.
yâ:
ey, hey.
yâ Rabbena:
Ey Rabbimiz!
Zat- Ahmediye:
Hz. Peygam-
berin kiflili¤i.
1.
Bkz.
Tirmizî
, Daavat: 30.
2.
Buharî
, 33:10, Enbiya: 10, Daavat: 31, 32;
Müslim
, Salât: 65-69.
Ebû Davud
, Salât: 179.
3.
Bkz.
Nevevî
, Minhacü't-Talibîn, s. 9.
120 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ
HAfiYE:
Evet, münacat- Ahmediye (a.s.m.) zamanndan flimdiye kadar
bütün ümmetin bütün salâtlar ve salâvatlar onun duasna bir âmin-i da-
imî ve bir ifltirak-i umumîdir. Hatta ona getirilen her bir salâvat dahi onun
duasna birer âmindir ve ümmetinin her bir ferdi, her bir namazn içinde
ona salât ve selâm getirmek
2
ve kametten sonra fiafiîlerin ona dua etme-
si,
3
onun saadet-i ebediye hususundaki duasna gayet kuvvetli ve umumî
bir âmindir. flte bütün beflerin ftrat- insaniyet lisan- hâliyle, bütün kuv-
vetiyle istedi¤i beka ve saadet-i ebediyeyi, o nev-i befler namna Zat- Ah-
mediye (a.s.m.) istiyor ve beflerin nuranî ksm, onun arkasnda Âmin
diyorlar. Acaba hiç mümkün müdür ki, flu dua kabule karin olmasn?