Eflya beka için yaratld¤n, fenâ için olmad¤n; belki
sureten fenâ ise de, tamam- vazife ve terhis oldu¤u, bu-
nunla anlafllyor ki; fânî bir fley, bir cihetle fenâya gider,
çok cihetlerle bâkî kalr. Meselâ, Kudret kelimelerinden
olan flu çiçe¤e bak ki, ksa bir zamanda o çiçek tebessüm
edip bize bakar; derakap, fenâ perdesinde saklanr. Fa-
kat, senin a¤zndan çkan kelime gibi o gider. Fakat, bin-
ler misallerini kulaklara tevdi eder. Dinleyen akllar ade-
dince manalarn akllarda ibka eder. Çünkü, vazifesi
olan ifade-i mana bittikten sonra kendisi gider. Fakat,
onu gören her fleyin hafzasnda zahirî suretini ve her bir
tohumunda manevî mahiyetini brakp öyle gidiyor. Gü-
ya her hafza ile her tohum, hfz- ziyneti için birer foto¤-
raf ve devam- bekas için birer menzildirler. En basit
mertebe-i hayatta olan masnu böyle ise, en yüksek taba-
ka-i hayatta ve ervah- bâkiye sahibi olan insan ne kadar
beka ile alâkadar oldu¤u anlafllr. Çiçekli ve meyveli
koca nebatatn bir parça ruha benzeyen her birinin ka-
nun-u teflekkülât, timsal-i sureti, zerrecikler gibi tohum-
larda kemal-i intizamla, da¤da¤al inklâplar içinde ibka
ve muhafaza edilmesiyle, gayet cemiyetli ve yüksek bir
mahiyete malik, haricî bir vücut giydirilmifl zîfluur, nura-
nî bir kanun-u emrî olan ruh-u befler ne derece beka ile
merbut ve alâkadar oldu¤u anlafllr.
A
LTINCI
E
SAS
:
Hem anlarsn ki, insan, ipi bo¤azna
sarlp, istedi¤i yerde otlamak için baflbofl braklmamfl-
tr. Belki, bütün amellerinin suretleri alnp yazlr ve bü-
tün fiillerinin neticeleri muhasebe için zaptedilir.
1
SÖZLER | 129
O
NUNCU
S
ÖZ
gayet:
son derece.
hafza:
insanda hatrlama gücü,
bellek.
haricî:
dflna.
hfz:
saklama, koruma.
ibka:
sürekli klma.
ifade-i mana:
mana ifadesi.
inklâp:
de¤iflim.
kanun-u emri:
ifllere ait kanun-
lar.
kanun-u teflekkülât:
oluflum ve
geliflimin formülü, yaratlfl ka-
nunlar.
kemal-i intizam:
tam ve eksiksiz
düzen.
Kudret:
güç, kuvvet.
mahiyet:
nitelik.
malik:
sahip.
manevî:
madde dfl olan.
masnu:
sanatla yaplmfl.
menzil:
inilen yer, konulacak yer.
merbut:
ba¤l.
mertebe-i hayat:
hayat merte-
besi.
muhafaza:
koruma.
muhasebe:
hesaplaflma.
nebatat:
bitkiler.
netice:
sonuç.
nuranî:
nurlu.
ruh:
hayatn temeli, dirilik kayna-
¤.
ruh-u befler:
insann ruhu.
suret:
biçim.
tabaka-i hayat:
hayat tabakas.
tamam- vazife:
görevin hepsi.
tebessüm:
gülümseme.
terhis:
görev bitimi.
tevdi:
teslim etme.
timsal-i suret:
resmin, görünü-
flün örne¤i, resmin numunesi.
zahirî:
görünen.
zaptedilmek:
kaydedilmek.
zerre:
en küçük parça, atom.
zîfluur:
fluurlu.
âdet:
görenek.
alâkadar:
iliflkili, ba¤l.
bâkî:
sürekli ve kalc olan.
basit:
kolay.
beka:
ebedîlik, sonu olmama.
cemiyetli:
birlik oluflturacak
flekilde.
cihet:
yön, taraf.
da¤da¤a:
gürültü, patrt.
derakap:
hemen.
devam- beka:
devamllk.
ervah- bâkiye:
kalan, ebedî
ruhlar.
esas:
temel.
fânî:
ölümlü.
fenâ:
yok olma.
fiil:
ifl.
1.
Bkz. Kehf Suresi: 49; Kaf Suresi: 17-18; nfitar Suresi: 10-12.