Sözler - page 136

ve tefrik ile ihata-i ilmiyesini gösteren ve bütün semavî
fermanlar›yla beflerin haflrini vadetmekle bütün ibad›n›n
enzar›n› saadet-i ebediyeye çeviren ve bütün mevcudat›
bafl bafla, omuz omuza, el ele verdirip, emir ve iradesi
dairesinde döndürüp, birbirine yard›mc› ve musahhar k›l-
makla azamet-i rububiyetini gösteren ve befleri flecere-i
kâinat›n en cami ve en nazik ve en nazenin, en nazdar,
en niyazdar bir meyvesi yarat›p, kendine muhatap ittihaz
ederek, her fleyi ona musahhar k›lmakla insana bu kadar
ehemmiyet verdi¤ini gösteren bir Kadîr-i Rahîm, bir
Alîm-i Hakîm, k›yameti getirmesin, haflri yapmas›n ve
yapamas›n, befleri ihya etmesin veya edemesin, mahke-
me-i kübray› açamas›n, Cennet ve Cehennemi yarata-
mas›n? Hâflâ ve kellâ!
Evet, flu âlemin Mutasarr›f-› Zîflan’›, her as›rda, her se-
nede, her günde bu dar, muvakkat rûy-i zeminde haflr-i
ekberin ve meydan-› k›yametin pek çok emsalini ve nu-
munelerini ve iflarat›n› icat ediyor.
Ezcümle:
Haflr-i baharîde görüyoruz ki, befl alt› gün
zarf›nda küçük ve büyük hayvanat ve nebatattan üç yüz
binden ziyade enva› haflredip neflrediyor. Bütün a¤açla-
r›n, otlar›n köklerini ve bir k›s›m hayvanlar› aynen ihya
edip iade ediyor. Baflkalar›n› ayniyet derecesinde bir
misliyet suretinde icat ediyor. Hâlbuki, maddeten farklar›
pek az olan tohumcuklar o kadar kar›flm›flken, kemal-i
imtiyaz ve teflhis ile, o kadar sür’at ve vüs’at ve sühulet
içinde, kemal-i intizam ve mizan ile, alt› gün veya alt›
hafta zarf›nda ihya ediliyor. Hiç kabil midir ki, bu iflleri
âlem:
dünya, cihan.
Alîm-i Hakîm:
her fleyi hikmetle
yapan ve her fleyi bilen Allah.
as›r:
zaman, devir.
azamet-i rububiyet:
Allah’›n ter-
biye edicili¤inin büyüklü¤ü.
befler:
insan, âdemo¤lu.
cami:
cem eden, toplayan.
Cehennem:
Allah’› inkâr edenle-
rin kapat›lacaklar› hapis yeri.
ehemmiyet:
pek önemli olma,
de¤erlilik.
emir:
ifl buyurma.
emsal:
numuneler, örnekler.
enva:
çeflitler.
enzar:
bak›fllar.
ezcümle:
bu cümleden olarak.
ferman:
emir, buyruk.
hâflâ:
asla, kat’iyen.
haflir:
ölümden sonra dirilip top-
lanma.
haflr-i baharî:
bahar mevsiminde
bitkilerin ve hayvanlar›n dirilifli.
haflr-i ekber:
büyük dirilifl.
iade:
geri gönderme.
ibad:
kullar, ibadet edenler.
icat:
vücuda getirme, yaratma.
ihata-i ilmiye:
ilmin geniflli¤i.
ihya:
canland›rma, hayat verme,
diriltme, can verme.
irade:
dileme.
iflarat:
iflaretler, alâmetler, belirti-
ler.
ittihaz:
edinme, alma.
kabil:
mümkün.
Kadîr-i Rahîm:
çok merhametli
olan ve her fleye gücü yeten, Al-
lah.
kellâ:
hiç bir zaman.
kemal-i imtiyaz ve teflhis:
bir
fleyi di¤erinden en mükemmel
flekilde ay›rma, ayr› k›lma ve ta-
n›ma, tan›mlama.
kemal-i imtiyaz:
mükemmel bir
flekilde birini di¤erinden ay›rma,
ayr›cal›k verme.
kemal-i intizam:
intizam›n düz-
gün mükemmel oluflu.
mahkeme-i kübra:
öldükten
sonra bütün insanlar›n diriltilerek
Allah huzurunda hesaba çekile-
ce¤i büyük mahkeme.
mevcudat:
var olan her fley.
meydan-› k›yamet:
k›yamet
meydan›, alan›.
misliyet:
benzeri ve misli olmak.
mizan:
ölçü, uyum, ahenk.
muhatap:
konuflulan kimse.
musahhar:
boyun e¤en; emir al-
t›na giren.
Mutasarr›f-› Zîflan:
her fleyin ger-
çek sahibi, mutasarr›f›.
muvakkat:
belirli bir zamana
mahsus.
nazdar:
nazl›.
nazenin:
nazik, ince yap›l›.
nazik:
narin, ince.
nebatat:
bitkiler.
neflir:
da¤›tma.
niyazdar:
yalvaran.
numune:
örnek, misal.
rûy-i zemin:
yeryüzü.
saadet-i ebediye:
sonsuz
mutluluk.
semavî:
Allah taraf›ndan
olan, ‹lâhî.
sühulet:
kolayl›k.
sür’at:
h›zl›l›k.
flecere-i kâinat:
kâinat a¤ac›.
tefrik:
birbirinden ay›rma.
teflhis:
tan›ma, fark etme,
seçme.
vaat:
söz verme.
vüs’at:
genifllik, bolluk.
ziyade:
çok.
136 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ
1...,126,127,128,129,130,131,132,133,134,135 137,138,139,140,141,142,143,144,145,146,...1482
Powered by FlippingBook