çekirdekler ve âlem-i ahirete bir mezraa yapmasn; tâ,
hakikî ve lâyk gayelerini versinler ve bu kadar mühim ih-
tifalât- mühimmeyi gayesiz, bofl, abes braksn, onlarn
yüzünü âlem-i manaya, âlem-i ahirete çevirmesin; tâ,
asl gayeleri ve lâyk meyvelerini göstersin?
Evet, hiç mümkün müdür ki, bu fleyleri böyle hilâf-
hakikat yapmakla, Kendi evsaf- hakikiyesi olan Hakîm,
Kerîm, Âdil, Rahîmin ztlarylahâflâ, sümme hâflâ
muttasf gösterip, hikmet ve keremine, adl ve rahmetine
delâlet eden bütün kâinatn hakaikn tekzip etsin, bütün
mevcudatn flahadetlerini reddetsin, bütün masnuatn de-
lâletlerini iptal etsin?
Hem, hiç akl kabul eder mi ki, insann baflna ve için-
deki havâssna saçlar adedince vazifeler yükletsin de,
yalnz bir saç hükmünde ona bir ücret-i dünyeviye versin,
adalet-i hakikiyesine zt olarak ve hikmet-i hakikiyesine
münafi, manasz ifl yapsn?
Hem hiç mümkün müdür ki, bir a¤aca takt¤ netice-
ler, meyveler miktarnca, her bir zîhayata, belki lisan gibi
her bir uzvuna, belki her bir masnua o derece hikmetle-
ri, maslahatlar takmakla, Kendisinin bir Hakîm-i Mutlak
oldu¤unu ispat edip göstersin, sonra bütün hikmetlerin
en büyü¤ü ve bütün maslahatlarn en mühimi ve bütün
neticelerin en elzemi ve hikmeti hikmet, nimeti nimet,
rahmeti rahmet eden ve bütün hikmetlerin, nimetlerin,
rahmetlerin, maslahatlarn menba ve gayesi olan beka
ve likay ve saadet-i ebediyeyi vermeyip terk ederek,
abes:
saçma, bofl, faydasz.
adalet-i hakikiye:
gerçek adalet.
Âdil:
adaletli olan.
adl:
adalet, yerinde yapma.
âlem-i mana:
mana âlemi.
asl:
esas, do¤rusu.
beka:
sonsuzluk.
delâlet etme:
iflaret etme, yol
gösterme.
elzem:
gerekli.
evsaf- hakikiye:
hakikî sfatlar.
gaye:
maksat, amaç; netice, son,
sonuç.
gayesiz:
maksatsz.
hakaik:
gerçekler.
hakikî:
gerçek.
Hakîm:
her fleyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan, hikmet
sahibi Allah.
Hakîm-i Mutlak:
sonsuz hikmet
sahibi Allah.
hâflâ:
hiçbir vakit.
havâs:
duyular, duygular.
hikmet:
herkesin bilmedi¤i gizli
sr, Allah tarafndan istenilen üs-
tün maksat, gaye.
hikmet-i hakikiye:
hakikî üstün
maksat ve gayeler.
ihtifalât- mühimme:
önemli
gösteriler, flenlikler.
iptal:
bofl, geçersiz.
ispat:
do¤ruyu ortaya koyma, de-
lil.
kâinat:
bütün âlemler, varlklar.
kerem:
cömertlik.
Kerîm:
nimetler ihsan eden Allah.
lâyk:
yakflan.
lika:
buluflma, kavuflma.
maslahat:
yerine göre, icap eden
faydal ifl.
masnu:
sanatla yaplmfl.
masnuat:
sanatla yaplmfl
fleyler.
menba:
kaynak.
mevcudat:
var olan her fley.
mezraa:
tarla.
muttasf:
vasflandrlan.
mühim:
önemli.
münafi:
zt.
nimet:
ihsan, ba¤fl, ikram,
ba¤fl.
Rahîm:
merhametli olan.
rahmet:
acma, merhamet,
flefkat etme.
saadet-i ebediye:
sonu ol-
mayan mutluluk. Cennet.
sümme hâflâ:
katiyen olmaz,
Allah korusun.
flahadet:
flahit olma.
tekzip:
yalanlama.
ücret-i dünyeviye:
dünyaya
ait ücret.
zîhayat:
hayat sahibi.
zt:
karflt, ters.
142 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ