Sözler - page 143

bütün ifllerini abesiyet-i mutlaka derekesine düflürsün; ve
kendini o zata benzetsin ki, öyle bir saray yapar, her bir
tafl›nda binlerce nak›fllar, her bir taraf›nda binler ziynet-
ler ve her bir menzilinde binler k›ymettar alât ve levaz›-
mat-› beytiye bulundursun da, sonra ona dam yapmas›n;
her fley çürüsün, beyhude bozulsun. Hâflâ ve kellâ!..
Hayr-› Mutlak’tan hay›r gelir, Cemil-i Mutlak’tan güzellik
gelir,
1
Hakîm-i Mutlak’tan abes bir fley gelmez.
Evet, her kim fikren tarihe binip mazi cihetine gitse,
flu zaman-› hâz›rda gördü¤ümüz menzil-i dünya, mey-
dan-› iptilâ, meflher-i eflya gibi, seneler adedince vefat et-
mifl menziller, meydanlar, meflherler, âlemler görecek.
Suretçe, keyfiyetçe birbirinden ayr› olduklar› hâlde, inti-
zamca, acayipçe, Sâniin kudret ve hikmetini göstermek-
çe birbirine benzer. Hem görecek ki, o sebats›z menzil-
lerde, o devams›z meydanlarda, o bekas›z meflherlerde o
kadar bâhir bir hikmetin intizamat›, o derece zahir bir
inayetin iflarat›, o mertebe kahir bir adaletin emarat›n›,
o derece vâsi bir merhametin semerat›n› görecek. Basi-
retsiz olmamak flart›yla, yakînen bilecek ki; o hikmetten
daha ekmel bir hikmet olamaz ve o âsâr› görünen ina-
yetten daha ecmel bir inayet kabil de¤il ve o emarat› gö-
rünen adaletten daha ecell bir adalet yoktur ve o seme-
rat› görünen merhametten daha eflmel bir merhamet ta-
savvur edilmez.
E¤er, farz-› muhal olarak, flu iflleri çeviren, flu misafir-
leri ve misafirhaneleri de¤ifltiren Sultan-› Sermedî’nin
daire-i memleketinde daimî menziller, âlî mekânlar, sabit
SÖZLER | 143
O
NUNCU
S
ÖZ
ziflten mahrum olma.
bekas›z:
sonu olan.
beyhude:
boflu bofluna.
Cemîl-i Mutlak:
her fleyiyle güzel
olan Cenab-› Allah.
cihet:
taraf, yön.
daire-i memleket:
memleket sa-
has›.
dam:
çat›, tavan.
ecell:
en yüce.
ecmel:
en güzel.
ekmel:
en mükemmel.
emarat:
alâmetler, iflaretler.
eflmel:
en kapsaml›.
farz-› muhal:
farz etme, var say-
ma.
Hakîm-i Mutlak:
her fleyi gayeli
ve faydal› yaratan Allah.
hâflâ:
asla, Allah göstermesin.
hayr-› mutlak:
hayr›n tâ kendisi.
hikmet:
gizli sebep gizli s›r, Allah
taraf›ndan istenilen çok maksat
ve faydalar›n görülmesi.
inayet:
ihsan, ‹lâhî yard›m.
intizam:
düzgün dizilme.
intizamat:
düzenlemeler.
iflarat:
belirtiler.
kabil:
mümkün, olabilir.
kahir:
üstün.
kellâ:
hiç bir zaman.
keyfiyet:
nas›ll›k, durum.
kudret:
güç ve kuvvet.
levaz›mat-› beytiye:
ev için ge-
rekli olan eflyalar
mazi:
geçmifl.
mekân:
yer.
menzil:
ulafl›lacak yer.
menzil-i dünya:
dünya hayat›.
merhamet:
ac›ma ve flefkat.
mertebe:
derece.
meflher:
sergi.
meflher-i eflya:
bütün varl›klar›n
gözlere arz edildi¤i, sergilendi¤i
yer.
meydan-› iptilâ:
musibete düfl-
me, belâya u¤rama dünyas›.
nak›fl:
süsleme sanat›.
sabit:
yerinde duran.
Sâni:
yapan, yarat›c›, Allah.
saray:
konak.
sebats›z:
yerinde durmama.
semerat:
karfl›l›k, meyve.
Sultan-› Sermedî’:
hükümdarl›¤›-
n›n sonu olmayan Allah.
suret:
biçim, flekil.
tasavvur:
düflünme.
vâsi:
genifl.
yakînen:
flüpheye düflmeden.
zahir:
aç›k.
zaman-› hâz›r:
flimdiki zaman.
ziynet:
süs.
abes:
çirkin, kötü, bofl.
abesiyet-i mutlaka:
mutlak
faydas›zl›k.
acayip:
flafl›rt›c› ve hayret ve-
rici fleyler.
adalet:
eflitçe, her fleyin yerli
yerince yap›larak hakk›n gö-
zetilmesi; denge.
adet:
say›, say›s›nca.
alât:
aletler, araçlar.
âlem:
kâinat.
âlî:
yüce.
âsâr:
izler, eserler.
bâhir:
apaç›k.
basiretsiz:
sa¤duyudan, se-
1.
Bkz.
Müslim
, ‹man: 147;
Müsned
, 1:399, 4:133, 134, 151;
‹bni Hibban
, Sahih, 12:280.
1...,133,134,135,136,137,138,139,140,141,142 144,145,146,147,148,149,150,151,152,153,...1482
Powered by FlippingBook