Sözler - page 144

makamlar, bâkî meskenler, mukim ahali, mes’ut ibad›
bulunmazsa, ziya, hava, su, toprak gibi kuvvetli ve flü-
mullü dört anas›r-› maneviye olan hikmet, adalet, inayet,
merhametin hakikatlerini nefyetmek ve o anas›r-› zahiri-
ye gibi görünen vücutlar›n› inkâr etmek lâz›m gelir. Çün-
kü, flu bekas›z dünya ve mafiha, onlar›n tam hakikatleri-
ne mazhar olamad›¤› malûmdur.
E¤er, baflka yerde dahi onlara tam mazhar olacak me-
kân bulunmazsa, o vakit, gündüzü dolduran ziyay› gör-
dü¤ü hâlde, güneflin vücudunu inkâr etmek derecesinde
bir divanelikle, flu her fleyde bulunan gözümüz önündeki
hikmeti inkâr etmek, flu nefsimizde ve ekser eflyada her
vakit müflahede etti¤imiz inayeti inkâr etmek ve flu pek
kuvvetli emarat› görünen adaleti inkâr etmek
(HAfi‹YE)
ve
flu her yerde gördü¤ümüz merhameti inkâr etmek lâz›m
geldi¤i gibi, flu kâinatta gördü¤ümüz icraat-› hakîmâne
adalet:
hakkaniyet, eflitçe, do¤ru
yap›lan.
ahali:
halk, millet.
âlî:
yüce, yüksek.
anas›r-› maneviye:
manevî un-
surlar.
anas›r-› zahiriye:
maddî unsurlar.
bâkî:
daimî.
bedahet:
apaç›k.
bekas›z:
geçici dünya, fânî dün-
ya.
çendan:
gerçi.
divanelik:
delilik.
ekser:
en çok.
emarat:
emareler, alâmetler.
Fât›r-› Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi ve benzeri olmayan fleyle-
ri yaratan Allah.
hads-i kat’î:
kesin ve do¤ru idrak.
hadsiz:
s›n›rs›z.
hakikat:
gerçek, do¤ru.
hafliye:
dipnot, aç›klay›c› alt yaz›.
hayat:
dirilik, canl›l›k.
hikmet:
gizli s›r, gizli sebep.
hukuk:
haklar.
hükümran:
hâkim, emri alt›nda
tutan.
›zt›rar:
çaresizlik.
ibad:
kullar.
icraat-› hakîmâne:
yapt›¤› her ifl-
te bir hikmet ve fayday› takip
eden Cenab-› Hakk›n iflleri.
ihata:
kuflatma.
ihsas:
hissettirme.
ihtiyac-› f›trî:
yarat›l›fl gere¤i olan
ihtiyaç.
inayet:
yard›m
inkâr:
reddetme.
ispat:
delillerle gösterme.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
iflarat:
iflaretler.
kâinat:
bütün âlemler.
kat’î:
kesin.
lâz›m:
lüzumlu.
mafiha:
içindekiler.
mahsus:
hususî olarak.
makam:
mevki.
malûm:
bilinen.
matlûbat:
talep edilenler.
mazhar:
kavuflma, flereflenme.
mekân:
yer.
menfi:
olumsuz.
merhamet:
ac›mak.
mesken:
oturulacak yer.
mes’ut:
bahtiyar, kutlu.
mizan:
ölçü.
muayyen:
belirli.
mukim:
ikamet eden.
müspet:
olumlu.
müflahede:
bir fleyi gözle gör-
me.
mütemerrit:
inatç›.
nefyetme:
inkâr etme.
sille-i tedip:
terbiye tokad›.
suret:
biçim.
fl›k:
seçenek, k›s›m, bölüm.
flümul:
kapsam.
tazip:
eziyette bulunma.
tâziyâne-i tazip:
eziyet kam-
ç›s›.
tecziye:
ceza verme.
terbiye:
e¤itme.
tezahür:
ortaya ç›kma.
vücut:
varl›k; var olma.
ziya:
›fl›k, ayd›nl›k.
144 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ
HAfi‹YE:
Evet, adalet iki fl›kt›r:
biri
müspet,
di¤eri
menfidir.
Müspet ise
, hak sahibine hakk›n› vermektir. fiu k›s›m adaletin bu dün-
yada bedahet derecesinde ihatas› vard›r. Çünkü, Üçüncü Hakikatte ispat
edildi¤i gibi, her fleyin istidat lisan›yla ve ihtiyac-› f›trî lisan›yla ve ›zt›rar li-
san›yla Fât›r-› Zülcelâl’den istedi¤i bütün matlûbat›n› ve vücut ve hayat›na
lâz›m olan bütün hukukunu, mahsus mizanlarla, muayyen ölçülerle bilmü-
flahede veriyor. Demek, adaletin flu k›sm›, vücut ve hayat derecesinde
kat’î vard›r.
‹kinci k›s›m
menfidir ki, haks›zlar› terbiye etmektir. Yani, haks›zlar›n
hakk›n›, tazip ve tecziye ile veriyor. fiu fl›k ise, çendan tamam›yla flu dün-
yada tezahür etmiyor, fakat o hakikatin vücudunu ihsas edecek bir suret-
te hadsiz iflarat ve emarat vard›r.
Ezcümle
: Kavm-i Âd ve Semud’dan tut, tâ flu zaman›n mütemerrit ka-
vimlerine kadar, gelen sille-i tedip ve tâziyâne-i tazip, gayet âlî bir adale-
tin hükümran oldu¤unu hads-i kat’î ile gösteriyor.
1...,134,135,136,137,138,139,140,141,142,143 145,146,147,148,149,150,151,152,153,154,...1482
Powered by FlippingBook