Hem, imtisal srryla, bir kumandan, bir tek neferi bir
arfl emriyle tahrik etti¤i gibi, bir koca orduyu da ayn ke-
lime ile tahrik eder.
Hem, muvazene srryla, cevv-i fezada bir terazi ki, öy-
le hakikî hassas ve o derece büyük farz edelim ki, iki ce-
viz terazinin iki gözüne konulsa hisseder. Ve iki günefli de
istiap edip tartar. O iki kefesinde bulunan iki cevizi biri-
ni semavata, birini yere indiren ayn kuvvetle, iki flems
bulunsa, birini arfla, di¤erini ferfle kaldrr, indirir.
Madem flu adî, naks, fânî mümkinatta nuraniyet ve
fleffafiyet ve intizam ve imtisal ve muvazene srlaryla en
büyük fley en küçük fleye müsavi olur, hadsiz hesapsz
fleyler bir tek fleye müsavi görünür; elbette Kadîr-i Mut-
lakn zatî ve nihayetsiz ve gayet kemalde olan kudreti-
nin nuranî tecelliyat ve melekûtiyet-i eflyann fleffafiyeti
ve hikmet ve kaderin intizamat ve eflyann evamir-i tek-
viniyesine kemal-i imtisali ve mümkinatn vücut ve ade-
minin müsavatndan ibaret olan imkânndaki muvazene-
si srryla, az-çok, büyük-küçük Ona müsavi oldu¤u gibi,
bütün insanlar bir tek insan gibi bir sayha ile haflre geti-
rebilir.
Hem, bir fleyin kuvvet ve zaafça meratibi, o fleyin
içine zddnn müdahalesidir. Meselâ, hararetin derecat,
so¤u¤un müdahalesidir; güzelli¤in meratibi, çirkinli¤in
müdahalesidir; ziyann tabakat, karanl¤n müdahalesi-
dir. Fakat, bir fley zatî olsa, arzî olmazsa, onun zdd ona
müdahale edemez. Çünkü, cem-i zddeyn lâzm gelir.
SÖZLER | 153
O
NUNCU
S
ÖZ
ferfl:
yeryüzü, zemin.
gayet:
son derece.
hadsiz:
snrsz.
hakikî:
gerçek.
hararet:
scaklk, atefl.
hassas:
ölçüleri sa¤lkl ve kesin
olarak veren.
haflir:
Allahn, ölüleri diriltip
mahflerde toplamas.
hesapsz:
saylamyacak çokluk-
ta.
hikmet:
Kâinattaki ve yaratlflta-
ki lâhî gaye.
imkân:
varl¤n olma veya olma-
ma olasl¤nn eflitli¤i.
imtisal:
emre tamamen uyma,
gerekeni yapma.
intizam:
düzen.
intizamat:
tertipler, düzenleme-
ler.
istiap:
içine alma, içine s¤drma.
kader:
takdir, lâhî hükümlerin
geçerlili¤i.
Kadîr-i Mutlak:
hiç bir kayt ve
flarta tâbi olmakszn her fleye
gücü yeten sonsuz kudret sahibi,
Allah.
kefe:
terazinin gözlerinden her
biri.
kemal:
kusursuz de¤erde, mü-
kemmellik.
kudret:
Allahn bütün varl¤ çev-
releyen ezelî kuvveti.
kumandan:
emirleriyle erleri yö-
neten komutan.
lâzm gelmek:
gerekmek.
melekûtiyet-i eflya:
varlklarn
görünmeyen iç yüzü, esas, meta-
fizik özellikleri.
meratip:
mertebeler, kademeler,
dereceler.
muvazene:
eflit olma hâli, denk-
lik, denge.
müdahale:
karflma, el atma.
mümkinat:
yaratlan tüm varlk-
lar, varlk âlemi.
müsavat:
beraberlik , eflitlik.
müsavi:
eflit, denk.
naks:
noksan, eksik.
nefer:
rütbesiz asker, er.
nihayetsiz:
sonsuz, uçsuz, netice-
siz.
nuranî:
nurlu, flkl.
nuraniyet:
nurlu olufl, aydnlk.
sayha:
ça¤rma, haykrma.
semavat:
semalar, gökler.
fleffafiyet:
fleffaflk, saydamlk.
flems:
günefl.
tabakat:
tabakalar.
tahrik:
hareket ettirme.
tecelliyat:
tecelliler, güzel görün-
meler.
vücut:
var olufl, varlk.
zaaf:
zayflk, kuvvetsizlik.
zatî:
zata ait, özel.
zt:
bir fleyin aksi, ters, karflt.
ziya:
flk, aydnlk, nur.
adem:
yokluk, hiçlik.
âdem:
insan.
adî:
baya¤, de¤ersiz.
Allah:
kâinat yaratan ve ida-
re eden tek mutlak varlk,
varl¤ kendinden olan ve ke-
mal sfatlarn kendinde top-
layan hakikî mabudun özel
ismi.
arzî:
varl¤ kendinden olma-
yan, bir baflkasna ba¤l veya
muhtaç olan.
arfl:
gö¤ün en yüksek kat.
arfl emri:
hareket komutu.
cem-i zddeyn:
iki zddn bir
araya getirilmesi.
cevv-i feza:
gökyüzü, uzay.
derecat:
dereceler, basamak-
lar.
evamir-i tekviniye:
yaratma
içeren emirler, idare eden ka-
nunlar.
fânî:
muvakkat, geçici.
farz etmek:
var saymak.