Sözler - page 161

mukavemetsiz mizac-› ruhlar›nda, o Cennet ile bir ümit
bulup, mesrurâne yaflayabilirler.
Meselâ, Cennet fikriyle der: “Benim küçük kardeflim
veya arkadafl›m öldü; Cennetin bir kuflu oldu, Cennette
gezer, bizden daha güzel yaflar.”
1
Yoksa, her vakit etra-
f›nda kendi gibi çocuklar›n ve büyüklerin ölümleri, o za-
y›f bîçarelerin endifleli nazarlar›na çarpmas›, mukave-
metlerini ve kuvve-i maneviyelerini zirüzeber ederek,
gözleriyle beraber ruh, kalp, ak›l gibi bütün letaifini dahi
öyle a¤latt›racak; ya mahvolup veya divane bir bedbaht
hayvan olacakt›.
•
‹kinci delil:
Nev-i insan›n bir cihette n›sf› olan ihti-
yarlar, yaln›z hayat-› uhreviye ile, yak›nlar›nda bulunan
kabre karfl› tahammül edebilirler. Ve çok alâkadar olduk-
lar› hayatlar›n›n yak›nda sönmesine ve güzel dünyalar›-
n›n kapanmas›na mukabil, bir teselli bulabilirler. Ve ço-
cuk hükmüne geçen seriütteessür ruhlar›nda ve mizaçla-
r›nda, mevt ve zevalden ç›kan elîm ve dehfletli me’yusi-
yete karfl›, ancak hayat-› bâkiye ümidiyle mukabele ede-
bilirler. Yoksa, o flefkate lây›k muhteremler ve sükûnete
ve istirahat-i kalbiyeye çok muhtaç o endifleli babalar ve
analar, öyle bir vaveylâ-i ruhî ve bir da¤da¤a-i kalbî
hissedeceklerdi ki, bu dünya onlara zulmetli bir zindan ve
hayat dahi kasavetli bir azap olurdu.
•
Üçüncü delil:
‹nsanlar›n hayat-› içtimaiyesinin me-
dar› olan gençler, delikanl›lar, fliddet-i galeyanda olan
hissiyatlar›n› ve ifratkâr bulunan nefis ve hevalar›n› teca-
vüzattan ve zulümlerden ve tahribattan durduran ve
SÖZLER | 161
O
NUNCU
S
ÖZ
hayat›.
hayat-› uhreviye:
ahiret hayat›.
heva:
istek ve arzular› emre ver-
mek.
hissetmek:
alg›lamak.
hissiyat:
duygular.
ifratkâr:
ileri giden, afl›r›l›k yapan.
ihtiyar:
yafll›.
istirahat-› kalbiye:
kalp rahatl›¤›,
iç huzuru.
kasavet:
gam, keder.
kuvve-i maneviye:
manevî güç,
moral.
letaif:
güzellikler.
mahvolmak:
yok olup gitmek.
medar:
dayanak noktas›, sebep.
mesrurâne:
sevinçli.
mevt:
ölüm.
me’yusiyet:
ümitsizlik.
mizaç:
huy, tabiat.
mizac-› ruh:
ruhun durumu, ya-
rat›l›fl›.
muhterem:
hürmete lây›k, sayg›-
de¤er.
mukabele:
karfl›l›k verme.
mukabil:
karfl›l›k.
mukavemet:
direnç, dayan›kl›l›k.
nefis:
insan› maddî zevk ve istek-
lere sevk eden kuvvet.
nev-i insan:
insan cinsi.
n›sf:
yar›m, yar›.
flefkat:
ac›yarak ve esirgeyerek
sevme.
seriütteessür:
çabuk üzülen.
fliddet-i galeyan:
fliddetli bir fle-
kilde coflup taflma.
sükûnet:
rahat, huzur.
tahammül:
katlanma, dayanma.
tahribat:
y›k›p yok etme, bozma-
lar.
tecavüzat:
sald›r›lar.
vaveylâ-i ruhî:
ruhun feryad›.
zeval:
geçip gitme, ölme.
zindan:
dar yer, s›k›nt›l› yer.
zirüzeber:
altüst.
zulmet:
karanl›k.
zulüm:
cefa, iflkence.
alâkadar:
alâkal›, ilgili.
azap:
fliddetli ac›.
bedbaht:
talihsiz.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
cihet:
yön, taraf.
da¤da¤a-i kalbî:
kalp s›k›nt›-
s›.
dehflet:
korku.
delil:
ispat edici fley, kan›t.
divane:
ak›ls›z, deli.
elîm:
ac›kl›, ac› veren.
endifle:
kuflku.
hayat-› bâkiye:
devaml› ve
kal›c› hayat.
hayat-› içtimaiye:
toplum
1.
Süyutî,
Dürerü'l-Mensur
, 1:287, 288.
1...,151,152,153,154,155,156,157,158,159,160 162,163,164,165,166,167,168,169,170,171,...1482
Powered by FlippingBook