Sözler - page 165

Acaba, bir tek ayetin bir tek iflareti, gözümüz önünde,
ulûm-u ‹slâmiyede müteaddit ilmî ve kevnî hakikatleri
meyve veren bir kitab›n binler böyle flahadetleriyle ve da-
valar› ile günefl gibi zuhur eden iman-› haflrî hakikatsiz
olmas›, güneflin inkâr›, belki kâinat›n ademi gibi, hiçbir
cihet-i imkân› var m›? Ve yüz derece muhal ve bat›l ol-
maz m›?
Acaba, bir sultan›n bir tek iflareti yalan olmamak için,
bazen bir ordu hareket edip çarp›flt›¤› hâlde; o pek ciddî
ve izzetli Sultan›n binler sözleri ve vaatleri ve tehditlerini
yalan ç›karmak, hiçbir cihette kabil midir? Ve hakikatsiz
olmak, mümkün müdür?
Acaba, on üç as›rda, fas›las›z olarak, hadsiz ruhlara,
ak›llara, kalplere, nefislere hak ve hakikat dairesinde
hükmeden, terbiye eden, idare eden bu manevî Sultan-›
Zîflan’›n bir tek iflareti, böyle bir hakikati ispat etmeye
kâfi iken, binler tasrihat ile bu hakikat-i haflriyeyi göste-
rip ispat ettikten sonra, o hakikati tan›mayan bir echel
ahmak için Cehennem azab› lâz›m gelmez mi? Ve ayn-›
adalet olmaz m›?
Hem, birer zamana ve birer devre hükmeden bütün
semavî suhuflar ve mukaddes kitaplar dahi, bütün istik-
bale ve umum zamanlara hükümran olan Kur’ân’›n taf-
silâtla, izahatla, tekrar ile beyan ve ispat etti¤i hakikat-i
haflriyeyi as›rlar›na ve zamanlar›na göre, o hakikati kat’î
kabul ile beraber, tafsilâts›z ve perdeli ve muhtasar bir su-
rette beyan, fakat kuvvetli bir tarzda iddia ve ispatlar›,
Kur’ân’›n davas›n› binler imza ile tasdik ederler.
SÖZLER | 165
O
NUNCU
S
ÖZ
flahadet:
flahit olma.
semavî suhuf:
baz› peygamber-
lere inen sahifeler hâlindeki kü-
çük kitapç›klar.
Sultan-› Zîflan:
flan› yüce olan
Sultan; Allah.
tafsilât:
ayr›nt›lar.
tasdik:
do¤rulamak.
tasrihat:
izah etmeler.
tehdit:
gözda¤› verme.
terbiye:
edeplendirme.
ulûm-u ‹slâmiye:
‹slâmî ilimler.
umum:
genel.
vaat:
söz verme.
zuhur:
meydana ç›kma.
ahmak:
kal›n kafal›, aptal.
as›r:
yüzy›l, zaman.
ayn-› adalet:
adaletin tâ ken-
disi.
bat›l:
yalan, çürük.
beyan:
aç›klama.
Cehennem:
ceza mahalli.
cihet-i imkân:
mümkün ol-
ma yönü.
echel:
çok cahil.
fas›las›z:
aral›ks›z.
hadsiz:
say›s›z.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i haflriye:
haflir ger-
çe¤i.
hükümran:
hâkim.
iddia:
›srarla savunma.
iman-› haflrî:
haflre inanma.
ispat:
do¤rulamak, do¤ruyu
ortaya koyma, kan›t.
istikbal:
gelecek.
izahat:
aç›klamalar.
izzet:
fleref, yücelik.
kabil:
kabul edici.
kâfi:
yeten, yeterli.
kat’î:
kesin.
kevnî:
varl›k âlemiyle ilgili.
manevî:
maddî olmayan.
muhal:
imkâns›z.
muhtasar:
k›sa, özet.
mukaddes kitaplar:
Tevrat,
Zebur, ‹ncil, Kur’ân.
müteaddit:
birçok.
1...,155,156,157,158,159,160,161,162,163,164 166,167,168,169,170,171,172,173,174,175,...1482
Powered by FlippingBook