Sözler - page 163

bir mecazî merhamet ve sun’î bir hürmet verebilir. Ve
hayvanatta oldu¤u gibi, baflka menfaatler ve sair galip
hisler, o hürmet ve merhameti ma¤lûp edip, o dünya
Cennetini Cehenneme çevirir.
‹flte, iman-› haflrînin yüzer neticesinden birisi, hayat-›
içtimaiye-i insaniyeye taallûk eder. Ve bu tek neticenin
de yüzer cihetinden ve faydalar›ndan mezkûr dört delile,
sairleri k›yas edilse, anlafl›l›r ki, hakikat-i haflriyenin ta-
hakkuku ve vukuu, insaniyetin ulvî hakikati ve küllî hace-
ti derecesinde kat’îdir. Belki, insan›n midesindeki ihtiya-
c›n vücudu, taamlar›n vücuduna delâlet ve flahadetinden
daha zahirdir ve daha ziyade tahakkukunu bildirir. Ve
e¤er, bu hakikat-i haflriyenin neticeleri, insaniyetten ç›k-
sa, o çok ehemmiyetli ve yüksek ve hayattar olan insa-
niyet mahiyeti, murdar ve mikrop yuvas› bir lâfle hükmü-
ne sukut edece¤ini ispat eder. Beflerin idare ve ahlâk ve
içtimaiyat› ile çok alâkadar olan içtimaiyyun ve siyasiy-
yun ve ahlâk›yyunun kulaklar› ç›nlas›n. Gelsinler; bu bofl-
lu¤u ne ile doldurabilirler? Ve bu derin yaralar› ne ile te-
davi edebilirler?
‹K‹NC‹ NOKTA:
Hakikat-i haflriyenin hadsiz bürhanla-
r›ndan, sair erkân-› imaniyeden gelen flahadetlerin hulâ-
sas›ndan ç›kan bir bürhan›, gayet muhtasar bir surette
beyan eder. fiöyle ki:
Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm›n risale-
tine delâlet eden bütün mu’cizeleri ve bütün delâil-i
nübüvveti ve hakkaniyetinin bütün bürhanlar›, birden,
hakikat-i haflriyenin tahakkukuna flahadet ederek ispat
SÖZLER | 163
O
NUNCU
S
ÖZ
hulâsa:
k›saca.
hürmet:
sayg›.
içtimaiyat:
sosyal hayat.
içtimaiyyun:
sosyologlar.
iman-› haflrî:
dirilmeye iman.
insaniyet:
insanl›k.
ispat:
kan›t.
kat’î:
kesin.
k›yas:
karfl›laflt›rma, oranlama.
küllî:
büyük, kapsaml›.
lâfle:
lefl.
ma¤lûp:
yenilmifl.
mahiyet:
özellik, esas.
mecazî:
gerçek olmayan.
merhamet:
ac›mak, flefkat gös-
termek.
mezkûr:
ad› geçen.
mikrop:
ç›plak gözle görülmesi
mümkün olmayan canl›lar, bak-
teri.
mu’cize:
bir benzerini yapma ko-
nusunda baflkalar›n› âciz b›rakan
ola¤anüstü fley.
murdar:
pis, kirli.
risalet:
peygamberlik.
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
n›kl›k.
sair:
di¤er.
siyasiyyun:
siyasîler.
sukut:
düflme, düflüfl.
sun’î:
uydurma, sahte.
taallûk:
ilgilendirme.
taam:
yiyecek, afl.
tahakkuk:
do¤ruluk, gerçeklefl-
me, meydana gelme.
tedavi:
iyilefltirme.
ulvî:
yüksek, yüce.
vuku:
meydana ç›kma, olma.
zahir:
aç›k, belli.
ziyade:
çok.
ahlâk:
huylar.
ahlâk›yyun:
ahlâk bilimcileri.
alâkadar:
ilgili.
befler:
insan.
beyan:
aç›klama.
bürhan:
delil.
cihet:
yön.
delâil-i nübüvvet:
peygam-
berlik delilleri.
delâlet:
delil olma, gösterme.
delil:
davay›, ispata yarayan
fley.
ehemmiyet:
önem.
erkân-› imaniye:
imana ait
esaslar.
galip:
üstün gelen.
hacet:
ihtiyaç.
hakikat-› haflriye:
haflir ger-
çe¤i.
hakkaniyet:
do¤ruluk.
hayat-› içtimaiye-i insaniye:
insan›n sosyal hayat›.
hayattar:
canl›, yaflayan.
his:
duygu.
1...,153,154,155,156,157,158,159,160,161,162 164,165,166,167,168,169,170,171,172,173,...1482
Powered by FlippingBook