p
?n
ªr
Ln
Gn
h p
?n
ªr
cn
Gn
h p
±n
ôr
°Tn
Gn
h p
?n
£ r
dn
G '
¤n
Y u
?n
°U s
ºo
¡
s
?dn
G @ $G o
?ƒo
°Sn
Q
k
án
?«/
°Sn
hn
h n
Ú/
ª n
dÉn
© r
?p
d k
án
ªr
Mn
Q o
¬n
à r
?°n
Sr
Qn
G …/
ò s
dG n
?p
àn
ªr
Mn
Q p
ABÉ n
Hƒo
W p
äGn
ôn
ªn
K
p
ABÉ n
Hƒ t
£dG n
?r
?p
J p
äGn
ôn
ª n
K '
¤r
Yn
Gn
h n
¤r
Ln
Gn
h p
øn
°ùr
Mn
Gn
h p
ø n
j r
Rn
G = '
‹p
G Én
æp
dƒo
°Uo
ƒp
d
Én
ær
jn
óp
dGn
h r
ôp
Ln
Gn
h Én
fr
ôp
Ln
G s
ºo
¡
s
?dn
G @ p
ás
æn
ér
dG p
…n
G p
In
ôp
N'
’r
G p
QGn
O '
¤n
Y p
á n
« u
dn
ón
ào
ªr
dG
p
?Én
ép
H p
QGn
ôr
Hn
’r
G n
™n
e n
ás
æn
ér
dG Én
ær
jn
óp
dGn
h r
?p
Nr
On
Gn
h Én
æ r
?p
Nr
On
Gn
h p
QÉ s
ædG n
øp
e
1
r
Ú/
e'
G p
QÉn
àr
îo
ª r
dG n
?u
«`p
Ñn
f
* * *
Ey flu risaleyi insaf ile mütalâa eden kardefl! Deme,
“
Niçin bu Onuncu Sözü birden, tamam›yla anlayam›yo-
rum?
” Ve tamam anlamad›¤›n için s›k›lma. Çünkü, ‹bni
Sina gibi bir dâhî-i hikmet,
2
m
á s
«p
?r
?n
Y ¢ n
ù«`/
jÉn
?n
e '
¤n
Y ¢ n
ù r
« n
d o
ör
û n
r
?n
G
demifl, “
‹man ederiz, fakat ak›l bu yolda gidemez
” diye
hükmetmifltir. Hem, bütün ulema-i ‹slâm, “Haflir, bir me-
sele-i nakliyedir, delili nakildir; ak›l ile ona gidilmez” diye
müttefikan hükmettikleri hâlde, elbette o kadar derin ve
manen pek yüksek bir yol, birdenbire bir cadde-i umumi-
ye-i akliye hükmüne geçemez. Kur’ân-› Hakîm’in feyziy-
le ve Hâl›k-› Rahîm’in rahmetiyle, flu taklidi k›r›lm›fl ve
teslimi bozulmufl as›rda, o derin ve yüksek yolu flu dere-
ce ihsan etti¤inden, bin flükür etmeliyiz. Çünkü, iman›-
m›z›n kurtulmas›na kâfi gelir. Fehmetti¤imiz miktar›na
memnun olup, tekrar mütalâa ile izdiyad›na çal›flmal›y›z.
ahiret:
öteki dünya
ak›l:
idrak, düflünce.
âlem:
bütün kâinat.
as›r:
zaman, devir.
cadde-i umumiye-i akliye:
akla
en uygun gelen yol.
dâhî-i hikmet:
son derece zeki
felsefe âlimi.
delil:
flahit, belge.
fehmetmek:
anlamak.
feyiz:
ilham, bereket.
hak:
do¤ru, gerçek.
Hâl›k-› Rahîm:
sonsuz merhamet
ve flefkat sahibi yarat›c›, Allah.
haflir:
ahirette dirilifl.
hay›r:
iyilik.
hükmetmek:
karar vermek.
hürmet:
haysiyet, fleref.
ihsan:
ba¤›fl, yard›m.
iman:
inanmak.
insaf:
vicdan.
izdiyad:
ço¤alma, artma.
kader:
yazg›.
kâfi:
yetecek.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
lâtif:
hofl, güzel.
manen:
mana itibar›yla, manaca.
memnun:
hoflnut, raz›.
mesele-i nakliye:
vahiyle bildiri-
len mesele.
miktar:
ölçü, de¤er.
mükemmel:
tam, eksiksiz.
Münker ve Nekir melekleri:
sor-
gu melekleri.
mütalâa:
iyice düflünme, dikkatli
okuma, inceleme.
müttefikan:
el birli¤iyle, hep be-
raber.
nakil:
vahiy, ayet ve hadis.
rahmet:
ac›ma, ba¤›fllama, mer-
hamet, flefkat.
resul:
peygamber.
risale:
kitapç›k.
salât:
dua.
selâm:
bar›fl, rahatl›k.
flahadet:
flahitlik, inanmak.
flefaat:
ba¤›fllanmas›n› dileme.
fler:
kötülük.
flerif:
flerefli, yüce.
flükür:
teflekkür.
taklit:
benzetme.
teslim:
flekli.
ulema-i ‹slâm:
‹slâm âlimleri.
vesile:
sebep.
zat:
Hz. Muhammed.
1.
Allah’a, meleklerine, kitaplar›na, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hay›r ve flerrin
Allah’tan geldi¤ine inand›m. Hiç flüphesiz öldükten sonra dirilifl hakt›r, Cennet hakt›r, Cehen-
nem hakt›r, flefaat hakt›r, Münker ve Nekir melekleri hakt›r. Allah’›n kabirlerdeki ölüleri tek-
rar diriltece¤ine iman ettim. Allah’tan baflka ibadete lây›k hiçbir ilâh olmad›¤›na ve Muham-
med’in (a.s.m.) Allah’›n resulü oldu¤una flahadet ederim.
Allah’›m! Senin rahmet a¤ac›n›n en lâtif, en flerif, en mükemmel ve en güzel meyvesi olan,
âlemlere rahmet olarak ve Senin rahmet a¤ac›n›n ahiret yurdu üzerine sarkan en süslü, en
güzel, en parlak ve en yüce meyvelerine, yani Cennete ulaflmam›za vesile olarak gönderdi-
¤in zata salât ve selâm eyle.
Allah’›m! Seçti¤in Peygamberinin hürmetine, bizi, anne ve babam›z› Cehennem ateflinden
koru. Bizi, anne ve babam›z› iyilerle beraber Cennete koy. Duam›z› kabul buyur.
2.
Bkz. Gazalî,
el-‹ktisad fi'l-‹tikad
, s. 210-213; ‹bni Haldun,
Mukaddime
: 2:1254.
156 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ