kelime-i hikmet olan her bir çiçe¤in
(HAfiYE)
bir a¤aç çi-
çekleri kadar manalar var ve o harika-i sanat ve manzu-
me-i rahmet olan her bir meyvenin, bir a¤acn meyvele-
ri kadar hikmetleri var. Bizlere rzk olmas ise, o binler
hikmetlerinden bir tek hikmettir ki, vazifesi biter, mana-
sn ifade eder, vefat eder, midemizde defnedilir.
Madem, bu fânî eflya baflka yerde bâkî meyveler verir-
ler ve daimî suretler brakr ve baflka cihette ebedî mana-
lar ifade eder, sermedî tesbihat yapar ve insan ise, onla-
rn flu cihetine bakan yüzlerine bakmakla insan olur; fâ-
nîde bâkîye yol bulur.
Demek, bu hayat ve mevt içinde yuvarlanan, toplanp
da¤lan mevcudat içinde baflka maksat var. Temsilde ku-
sur yoktur; flu ahval, taklit ve temsil için teflkil ve tertip
edilen ahvale benzer. Nasl, büyük masrafla ksa içtima-
lar, da¤lmalar yaplyortâ, suretler alnsn, terkip edil-
sin, sinemada daim gösterilsin; onun gibi, bu dünyada,
ksa bir müddet zarfnda, hayat- flahsiye ve hayat- içti-
maiye geçirmenin bir gayesi fludur ki: Suretler alnp ter-
kip edilsin, netice-i amelleri alnp hfzedilsin; tâ bir mec-
ma- ekberde muhasebesi görülsün ve bir meflher-i azam-
da gösterilsin ve bir saadet-i uzmaya istidad gösterilsin.
ahval:
hâller, durumlar.
antika:
kymetli, de¤erli.
bâkî:
ebedî, sonsuz, kalc olan.
defin:
gömme.
ebedî:
sonu olmayan.
ehl-i dalâlet:
dinsizler.
ehl-i felsefe:
felsefeciler.
ehl-i tabiat:
tabiatçlar.
elcevap:
sorulan fleye verilen
karfllk.
fânî:
ölümlü.
gaye:
esas, maksat.
harika:
ola¤anüstü.
harika-i sanat:
sanat harikas.
hafliye:
derkenar, dipnot.
hayat- içtimaiye:
sosyal ha-
yat.
hayat- flahsiye:
kiflisel ha-
yat.
hfz:
saklama, koruma.
hikmet:
gizli sebep, lâhî sr-
larla istenilen netice.
içtima:
toplama.
istidat:
kabiliyet.
kalem-i kader:
kader kalemi.
kelime-i hikmet:
hikmet ke-
limesi.
kudret:
güç, kuvvet merkezi.
kusur:
hata.
maksat:
kastedilen, istenilen.
manzume-i rahmet:
lâhî ba-
¤fl ve ikram sistemi.
masraf:
harcanan.
mecma- ekber:
en büyük
toplanma yeri.
meflher-i azam:
büyük haflir
meydan.
mevcudat:
var olan her fley.
mevt:
ölüm.
muhasebe:
hesap.
müddet:
zaman.
nazenin:
ince yapl, nazik.
netice-i amel:
yaplan iflin so-
nucu, karfll¤.
saadet-i uzma:
en büyük sa-
adet.
Sermedî:
ebedî, bitmeyen.
sual:
soru.
suret:
biçim, flekil.
taklit:
benzemeye çalflma.
temsil:
örnekleme.
terkip:
birlefltirme.
tertip:
düzen.
tesbihat:
tesbihler.
teflkil:
flekillendirme.
146 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ
HAfiYE:
Sual:
E¤er dense, Neden en çok misalleri çiçekten ve çekir-
dekten ve meyveden getiriyorsun?
Elcevap: Çünkü onlar hem mucizat- kudretin en antikalar, en harika-
lar, en nazeninleridirler, hem ehl-i tabiat ve ehl-i dalâlet ve ehl-i felsefe
onlardaki kalem-i kader ve kudretin yazd¤ ince hatt okuyamadklar için
onlarda bo¤ulmufllar, tabiat batakl¤na düflmüfller.