Sözler - page 146

kelime-i hikmet olan her bir çiçe¤in
(HAfi‹YE)
bir a¤aç çi-
çekleri kadar manalar› var ve o harika-i sanat ve manzu-
me-i rahmet olan her bir meyvenin, bir a¤ac›n meyvele-
ri kadar hikmetleri var. Bizlere r›z›k olmas› ise, o binler
hikmetlerinden bir tek hikmettir ki, vazifesi biter, mana-
s›n› ifade eder, vefat eder, midemizde defnedilir.
Madem, bu fânî eflya baflka yerde bâkî meyveler verir-
ler ve daimî suretler b›rak›r ve baflka cihette ebedî mana-
lar ifade eder, sermedî tesbihat yapar ve insan ise, onla-
r›n flu cihetine bakan yüzlerine bakmakla insan olur; fâ-
nîde bâkîye yol bulur.
Demek, bu hayat ve mevt içinde yuvarlanan, toplan›p
da¤›lan mevcudat içinde baflka maksat var. Temsilde ku-
sur yoktur; flu ahval, taklit ve temsil için teflkil ve tertip
edilen ahvale benzer. Nas›l, büyük masrafla k›sa içtima-
lar, da¤›lmalar yap›l›yor—tâ, suretler al›ns›n, terkip edil-
sin, sinemada daim gösterilsin; onun gibi, bu dünyada,
k›sa bir müddet zarf›nda, hayat-› flahsiye ve hayat-› içti-
maiye geçirmenin bir gayesi fludur ki: Suretler al›n›p ter-
kip edilsin, netice-i amelleri al›n›p h›fzedilsin; tâ bir mec-
ma-› ekberde muhasebesi görülsün ve bir meflher-i azam-
da gösterilsin ve bir saadet-i uzmaya istidad› gösterilsin.
ahval:
hâller, durumlar.
antika:
k›ymetli, de¤erli.
bâkî:
ebedî, sonsuz, kal›c› olan.
defin:
gömme.
ebedî:
sonu olmayan.
ehl-i dalâlet:
dinsizler.
ehl-i felsefe:
felsefeciler.
ehl-i tabiat:
tabiatç›lar.
elcevap:
sorulan fleye verilen
karfl›l›k.
fânî:
ölümlü.
gaye:
esas, maksat.
harika:
ola¤anüstü.
harika-i sanat:
sanat harikas›.
hafliye:
derkenar, dipnot.
hayat-› içtimaiye:
sosyal ha-
yat.
hayat-› flahsiye:
kiflisel ha-
yat.
h›fz:
saklama, koruma.
hikmet:
gizli sebep, ‹lâhî s›r-
larla istenilen netice.
içtima:
toplama.
istidat:
kabiliyet.
kalem-i kader:
kader kalemi.
kelime-i hikmet:
hikmet ke-
limesi.
kudret:
güç, kuvvet merkezi.
kusur:
hata.
maksat:
kastedilen, istenilen.
manzume-i rahmet:
‹lâhî ba-
¤›fl ve ikram sistemi.
masraf:
harcanan.
mecma-› ekber:
en büyük
toplanma yeri.
meflher-i azam:
büyük haflir
meydan›.
mevcudat:
var olan her fley.
mevt:
ölüm.
muhasebe:
hesap.
müddet:
zaman.
nazenin:
ince yap›l›, nazik.
netice-i amel:
yap›lan iflin so-
nucu, karfl›l›¤›.
saadet-i uzma:
en büyük sa-
adet.
Sermedî:
ebedî, bitmeyen.
sual:
soru.
suret:
biçim, flekil.
taklit:
benzemeye çal›flma.
temsil:
örnekleme.
terkip:
birlefltirme.
tertip:
düzen.
tesbihat:
tesbihler.
teflkil:
flekillendirme.
146 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ
HAfi‹YE:
Sual:
E¤er dense, “Neden en çok misalleri çiçekten ve çekir-
dekten ve meyveden getiriyorsun?”
Elcevap: Çünkü onlar hem mu’cizat-› kudretin en antikalar›, en harika-
lar›, en nazeninleridirler, hem ehl-i tabiat ve ehl-i dalâlet ve ehl-i felsefe
onlardaki kalem-i kader ve kudretin yazd›¤› ince hatt› okuyamad›klar› için
onlarda bo¤ulmufllar, tabiat batakl›¤›na düflmüfller.
1...,136,137,138,139,140,141,142,143,144,145 147,148,149,150,151,152,153,154,155,156,...1482
Powered by FlippingBook